(Pandemi: Çok geniş bir alana, bir kıtaya, hatta tüm dünyaya yayılarak etkisini gösteren salgın hastalıkları ifade etmek için kullanılan genel ad.)

İlk olarak 1960’lı yıllarda görülmeye başlayan Koronavirüs (Coronavirüs /COVID-19), yıllar sonra ilk olarak 12 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Hubei eyaleti Wuhan şehrinde ortaya çıktı. Kısa süre içerisinde önce Çin sınırları içerisinde sonra da bütün dünyaya dalga dalga yayılan bu virüs, üç ay sonra 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan açıklamayla pandemik hastalıklar grubuna dahil edildi. Bu salgın hastalık ilan edildiği gün, 114 ülkede 118 bin vakaya rastlandığı, 4 bin 291 kişinin ise hayatını kaybettiği bilgisini yine Dünya Sağlık Örgütü bütün dünyayla paylaştı. Özellikle Çin, İtalya, İran, İspanya hastalığın hızla yayıldığı ve en fazla can kaybının yaşandığı ülkeler olarak dikkat çektiyse de Corona bütün dünyayı korkutup tehdit etmeyi çoktan başarmıştı. Birçok ülke sıkı tedbirler almaya, karantina uygulamaya hatta sokağa çıkma yasağı uygulamaya başlamıştır.

Sokağa çıkma yasağının başladığı ülke ve şehirler, yine sokağa çıkma yasağı uygulanacağı tahmin edilen ülke ve şehirlerdeki insan davranışları adeta toplumsal davranışa dönüşmüş, toplum topyekûn marketlere ve gıda stoku yapmak istedikleri ürünlere akın edip adeta kendi içinde olağanüstü bir hal durumuna sebep olmuşlardır. Ancak insanları bu davranışlara iten sebep normal zamanlardaki ihtiyaçları karşılama eylemi olan lezzet ve keyfi haz tatmini değil; açlık ve susuzluk ile birlikte kendini güvende hissetme duygusunu tatmin eden fizyolojik ve psikolojik ihtiyaç giderme isteğidir.

İnsanların 20. Yüzyılın ikinci yarısı ile birlikte yeterli ve dengeli beslenme ihtiyaçlarını kesintisiz ve sınırsız günü birlik karşılama lüks ve konforu, önce öğün sayısını arttırmış sonra da öğün miktarlarını arttırarak beslenme tarzını kapitalist dünya düzenine uyarlayarak değiştirmiştir. İnsanlığın beslenme alışkanlıklarını ve besin temin etme davranışlarını değiştiren bu döngü; bu alanda ve geleneksel anlamda her ne varsa hemen hepsini de değişime zorlamıştır. İşte bu değişim yıllar içerisinde insanları, gıda temin etmede pasifize ederek, toplumsal kaynaklı evrensel bir sorun ortaya çıktığında onları çaresiz ve yeteneksiz bırakmıştır. Böyle durumlarda onları tepkisel olarak marketlere akın ettirmiş, yeme/içme ve temizlik stoku yapmaya can havliyle sevk etmiştir. Bu ise hem üreticileri hem de tüketicileri sonuç olarak stokçuluğa sevk etmiştir. Oysa geleneksel tüketim anlayışında ve beslenme biçiminde bu tür krizlerin ortaya çıkması durumunda hiç bir panik alımı yapılmadan ortalama üç ay ile bir yıl her hane halkı kendine yetecek yeme/içme ve temizlik ihtiyacını kendi imkânlarıyla her dönemde muhafaza etmekteydi. Peki, bu nasıl mümkün oluyordu, nasıl elde ediliyordu? Şimdi Anadolu insanının rutin aile geçim standartları üzerinden bunun örneklerini verelim. Belki bu pandemik hastalıkların yol açtığı krizden yola çıkarak insanlığın atalarının yöntemleriyle uzun süre hiç kimseye bağlı kalmadan/olmadan hayatta kalmanın formülünü bir sonraki krizlerde uygulayarak, krizleri en az zahmetle ve kaygıyla atlatırız.

Ortalama bir Anadolu insanı/ailesi her yıl üretiminin çeşidine ve mevsimine göre ortalama bir hasat yılı kendisine yetecek yiyecek, içecek ve evin geçimini sağlayacak ihtiyaçlarını düzenli olarak önceden temin ederdi. Örneğin:

Tahıl/hububat hasatında ilk önce ailenin bir yıllık ekmeğini karşılayacak buğday ambar edilir, bu buğdayın ortalama 2-3 ay yetecek kısmı değirmende un haline getirilerek ekmek yapımına hazır hale getirilir. Buğdayın bir kısmı bir yıl yetecek miktarı bulgur yapılır. Nohut, mercimek, fasulye, pirinç ekilmiyorsa dâhil bir yıl yetecek miktar satın alınır, erzak odasına konulur.

Kurutulmuş domates, dolmalık biber, patlıcan, kabak, salça, kırmızı pul biber, tuz, nane, zeytinyağı, vita veya ayçiçeği yağı, çay, çay şekeri bir yıl yetecek miktarda hazırlanır veya satın alınır.

Yöresine göre, zeytin, peynir, çökelek, tarhana, pekmez, bal, reçel, kuru üzüm, kuru incir, dut kurusu, kayısı, erik, fındık, fıstık, pastık, kırma, üzüm sucuğu, pastırma, sucuk bir yıl yetecek ya da raf ömrü miktarınca hazırlanır ya da satın alınır erzak odasına konulur.

Kışlık odunu, kömürü yani ısınma ihtiyacı, gaz yağı, torbalarla alınan zeytinyağlı kalıp sabunu, çamaşır ve bulaşık deterjanı önceden temin edilir.

Hayvan besleyenler hasat zamanında sap, saman, arpa, yonca, mısır silajı gibi hayvan yemini bahara kadar yetecek şekilde ambar edilir.

Muhakkak kıştan önce evin başta çatısı ve duvarları olmak üzere genel yapısı bakımdan geçirilir, gereken bakımlar yapılır, onarılır.

Mütemadiyen her yıl bu ve benzeri rutin bir hazırlıkla kışa hazırlanan Anadolu insanın bu kültürü 21. Yüzyıl pandemi dünyası için sanırım en önemli toplumsal profilaksidir (koruyucu önlemdir).

Bu kültürü bize miras bırakan büyüklerimize müteşekkiriz.

Coronavirüs’ün verdiği bir ders!

Birey olarak insanların çıkaracağı ders yukarda örnekleriyle anlatılan geleneksel geçim modelini uygulamaktır. Peki devletlerin alacağı ders ne olmalıdır? Dünya devletleri ve bu devletlerin geleceğine yön veren/verecek liderleri bu küresel salgınla hiç şüphesiz çok sayıda ders çıkartacaklardır. Bir ders de sanırım şehirlerin imar ve iskân planı üzere olacaktır. Çünkü insanoğlunun belki de toplumsal anlamda en önemli strajik hatası, nüfusu milyon hatta on milyonu aşan kalabalıktaki şehirleri inşa etmesidir. Sonra dar alana bir biri üstüne istiflenen milyonlarca insanın ihtiyacını karşılamak için istifli mimari tarza uygun imar edilen çok büyük oteller, restaurantlar, parklar, meydanlar, apartmanlar, siteler, hastaneler, kamu binaları vesair bilumum yaşam konutları ve idare binaları…

Oysa binlerce insanı aynı kapıdan içeri alan çok yüksek katlı binaların, plazaların yerine yatay mimari tarzında iki üç katı geçmeyen bahçeli yerleşim yapılarının tercih edilmesi, binlerce öğrenciyi bir araya toplayan merkezi okullar yerine mahalle mekteplerinin tercih edilmesi, şehrin neredeyse tamamını bir arada tedavi etmeyi amaçlayan şehir hastaneleri yerine şehrin tamamına nufus yoğunluğuna göre dağıtılmış onlarca hastanenin tercih edilmesi, binlerce öğrenciyi bir arada barından okullardan, üniversitelerden, yurtlardan vaz geçip daha az nüfuslu eğitim kurumlarının tercih edilmesi kararı bu evrensel salgın hastalıklardan alınacak en büyük derstir. Çünkü pandemik hastalıklar şunu göstermiştir ki bu tür vakaları önleme ve enfekte olmaktan korunma yollarının ilki ve en önemlisi insanların kendi aralarına mesafe koyması yani iç içe, yüz yüze, nefes nefese, omuz omuza yaşamaktan imtina etmesidir.

Son Söz: Kara gün akçesi olarak Ak akçe kara gün içindir sözü birey, toplum ve devlet için ayrı ayrı alınacak hayati bir nasihattir, yabana atmayalım.