Suriye’de Esed yönetimine karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu ve diğer muhtelif Muhalif gruplar.

Suriye’de Esed yönetimine karşı Amerika ve Avrupa Devletleri,
Suriye’de Esed yönetimini destekleyenler; İran, Rusya ve Çin
Bu denklemde, Türkiye Esed karşıtı, bariz ve aktif bir şekilde muhalif destekçisi, ABD, Avrupa’ Türkiye’nin yanında.
IŞİD’e karşı başta ABD ve Avrupa, Esed, İran ve eski Maliki Hükümeti ( Şii İttifakı ), Suriyeli Muhalifler, Beş Arap Ülkesi; Katar, Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik, Arap Emirliği, Ürdün ve en son 104 ülke ittifak halinde, Tarafsız kalmaya çalışan tek ülke Türkiye. Bu arada parantez içinde belirteyim Esed ile Suriyeli muhalifler mütemadiyen savaş halindeler.
IŞİD’in hedefi bölgedeki bütün Şii, Alevi ve gayrimüslim yapıları topyekûn ortan kaldırmak iken eylemi yalnızca Kürdistan’a dönük olmuş, zarar gören yalnızca ağırlığı Sünni olan Kürtler ve Kürt coğrafyasındaki bazı Türkmenler ve Ezidiler’dir.
Türkiye Bağdat yönetimiyle nerdeyse ipleri kopardı, bana burada Kuzey Irak Kürt yönetimi dost olarak yeter dedi. Ve belki de Kürtlerin yardımına koşmayan dünyada tek ülke Türkiye oldu. Hatta Kürtleri soykırımdan geçirmek isteyen IŞID’ e sözlü dahi olsa hiç bir tepki vermedi.
İran ile Türkiye hep riskli bir ilişki içerisinde birbirlerine ihtiyatlı bir politika izlemelerine rağmen, biri Şiiliğin diğeri Sünniliğin hamisi gibi görünmelerine rağmen IŞİD e karşı ikisinin de tutumu neredeyse aynı, her ikisi de yılan bana dokunmadı ki savunmasında.
Türkiye sürekli bir şekilde NATO’yu, BM’yi ve İsrail’i hem de kendilerine ve kendi mekanlarında şikayet etmekte, ancak bu örgütleri oluşturan ülkelerin tek tek kendileriyle sürekli ilişki geliştirme çabası içerisinde.
ABD Arap Baharını müttefiki Avrupa Birliğiyle desteklemiş. Diktatör dediği kişilerin tamamının devrilmesini heyecanla izlemiş, ABD Özgürlüğünü Arap baharı aracılığıyla bütün Ortadoğu’ya götürmeyi planlamıştı. Ancak malum sonuç orta tam bir kan uyuşmazlığı gerçekleşmiş ve komplikasyonlar baş göstermiş, bir çok ampütasyon tehlikesiyle karşı karşıya kalınmış hatta cerrahi müdahalelerle yaşama tutunması için bölünmeler zorunlu hale gelmiş, yerine göre insan yaşasın ki devletler kurulsun; ya da insanlar ölsün ki devletler çöksün mantığı hakim olmuştur. Belki de ilerleyen yıllarda üç dört devletin yerine; etnik ve mezhep hizipçiliğin sonucu, nüfusu beş on milyonu geçmeyen onlarca devlet kurulacak tıpkı günümüz Avrupası gibi.
Bütün bir Ortadoğu kan gölü, İslam dünyasının tamamında ya baş var gövde yok,  ya gövde var baş yok, ya da her ikisi yok, devlet kalabilme mücadelesi var son demde. Ancak bütün bu buhran içinde görünürde birbirleriyle ezeli ve ebedi düşman iki devlet çok sakin hatta huzurlu, İran ve İsrail.
İsrail’in tek huzursuzluğu Filistin, oda kendi iradesiyle ve kendi tavırlarıyla doğru orantılı. Yani İsrail’ in istediği zaman ateşkes, istemediği zaman savaş.
Şimdi biraz beyin fırtınası yapalım.
?… ABD Esed ile mi müttefik yoksa Muhaliflerle mi?
?… IŞİD Sünni bir oluşum mu yoksa Şii mi?
?… Kürtler çoğunlukla Sünni bir millet olmasına rağmen neden IŞİD’in hedefindeki tek millet?
?… Türkler ve Kürtler birbirinden ayrılmaz kardeşler ise, bazılarına, yetmiş milletten oluşan IŞİD neden daha sempatik gelmektedir?
?… IŞİD’e karşı ittifak içindeki ülke sayısı şu an 104, tarihte hiçbir dönemde bir örgüt için bu kadar ülke bir araya gelmedi. Bu IŞİD’in gücünden mi? Yoksa bütün dünyanın bu örgütün doğuşunda katkısının olmasından mı? Yoksa devletlerin birbirlerine güvenememesinden mi?
?… Bir terör örgütüyle mücadele gerektiği zaman neden bütün dünya ABD ‘ in koalisyonunu beklemek zorundadır?
?… ABD eyleme geçinceye kadar neden Terör örgütlerine meşru bir hareket gibi fırsat tanınıyor?
?…ABD’nin terörist demediğine neden bütün dünya Terörist diyemiyor.
Şimdi önermelerde bulunalım.
Silahlı bir grup hem terörist hem de meşru bir grup olamaz.
Silahlı bir grup ya teröristtir ya da meşru bir halk gücüdür.
Devletler silahlı bir örgüte ya terörist der ya da milis olarak kabul eder.
Terör uluslararası bir sorundur.
Terör uluslararası bir tehlikedir.
Terör uluslararası bir tehdittir.
Terör uluslararası bir tepki gerektirir.
Terör uluslararası bir mücadele gerektirir.
Terör uluslararası bir yaptırım gerektirir.
Terörün finansal kaynakları kesilmelidir.
Terörün siyasal yolları kesilmelidir.
Terörün propaganda araçları kesilmelidir.
Terörün insan kaynakları kesilmelidir.
Terör yerelden evrensele gelişim gösterir, bir zamandan sonra bütün insanlığı tehtit eder. Terörle mücadele her devletin hem ulusal hem de uluslararası bir meselesi olmalıdır. Bu mücadele evrensel kurallar içerisinde, teknik olarak ele alınmalı ve metotlar geliştirilerek, terörün her aşamasında devletler ve halkları senkronize bir şekilde davranış geliştirmelidir. Her devlet, kendi sosyal, siyasal ve dini yapısına göre halkını teröre karşı ön yargısız bilimleştirmeli ve  bu konu da ilkeler edinmelidir.
Dünya Sağlık Örgütü bir virüs ile nasıl mücadele ediyorsa, NATO ve BM de terörle öyle mücadele etmelidir. Bir virüsün, nasıl bir milleti, ülkesi ve dini yok ise terörün de yoktur. Nerden çıktığına, kim tarafından çıkarıldığına değil de nasıl durdurulup yok edileceğine bakılmalıdır.
Terör bir gün herkesin kapısını çalabilir ve herkesin  terör mağduru olabilme ihtimali bir Iraklıdan, bir Suriyeli ‘den bir Afganistanlıdan daha düşük değil. Bu kimilerine çok uzak gözükebilir, kimine de böyle bir olgu hiç yokmuş gibi gelebilir. Ülkelerine olan güven onlara bu rahatlığı sağlayabilir ama o güvendikleri süper güç ülkeleri bile onlara bu garantiyi veremez, terör gerçeğini yok saymalarına, hafife almalarına bahane olamaz.

 Mehmet KARASAKAL