Son zamanlardaki birçok ilgili haber ve paylaşımların yorumunu incelediğimde  neredeyse Kürt olmayan halkın tamamı aynı duygu düşünce ve temenni gayretinde. Tek ses olarak hepsi Kürtlere iyi oluyor, az bile oluyor, inşallah kökü kurur, karı ve kızları IŞİD’e helal olsun, Kürtler olacağına komşumuz IŞİD olsun, Kürtleri bu ülkeden kovmanın tam zamanı. Gibi gibi. İşte böyle düşünenlere atfen yazıyı okuduğumuzda amacına daha uygun olacaktır.

Suriye’deki ( Kobani) Kürtler ‘in durumu bütün dünyaya şunu bir kere daha gösterdi ki bir milletin devleti yok ise sahibi de yoktur. Meşru bir beynelmilel hak davası da yoktur. Zaten Kürtler ‘in bağlı oldukları devletlerdeki  durumu da yüz yıldır yetimhanedeki öksüzler gibidir. Kendilerine  merhametleri nazarınca bakılır, kimi zaman kendisine bağlı bulunduğu devletin kimliği dahi verilmez, kimi zaman da imkan tanınır, yedirilir, içirilir; ancak hiçbir zaman öz evlatları gibi hakları gözetilmez, istekleri karşılanmaz hatta Allah tarafından verilen dil gibi kutsiyetlerim bile terör propagandası olarak görülür, Allah’a bile karşı gelmekten hayâ edilmez.

Hiç bir kimse Kürtler ‘in yaşadığı devletlerde asil unsur temsiliyetine sahip olduğunu söyleyemez herhalde. Kürtlerin dört devlete (İran, Irak, Suriye ve Türkiye) bölünmüş aslında tek kara parçası toprakları o dört devletin ideolojileriyle kendi topraklarında kiracı konumuna getirmiştir yıllar içerisinde. Kendilerine ait yenilmiş bir haklarını gündeme getirdikleri zaman kendi topraklarında Ya sev Ya terk et zihniyetiyle hep ötekileştirilmiş, baskılanmış ve huzursuz edilmişlerdir.

Sahipsiz bir millet de her zaman başka milletlerin insafına veya insiyatifine muhtaçtır. Dört farklı ülkede pazılın bütününü oluşturan dört parça şeklinde ayrıştırılan Kürtler milli birlik ve bütünlüğü parçalanmış, birleşmeleri dâhili oldukları devletler tarafından yüz yılı aşkın bir süredir engellenmektedirler. Çünkü Kürtlerin birleşmesi demek dört devletin de bölünmesi demek; dört devlet bölüneceğine Kürtler bölünsün daha faydalı onlar için, Kapitalizm de böyle emretmiş zaten 20. yy. başlarında bu devletleri kuranlara.

Aynı etnisiteyle bölünmüş devletlerin sınır bölgelerinde kalan Kürtler aynı zamanda kaldıkları ülkelerin sınırlarını da koruyan sivil asker vazifesiyle devlet güvenlik maliyetlerini düşürmüşlerdir. Çünkü en sorunlu sınırlarda karşı karşıya bakan aynı milletin akrabaları olunca sınır gerginliği ortadan kalkıyor, uluslararası bir tehdit tehlikesi de doğal mecrasında son buluyor.

Ayrıca Kürt coğrafyasının yapısına malum devletler isteseler de kendi ayrıcalıklı milletlerini yerleştiremezler, Osmanlı tabiriyle şenlendiremezler, çünkü o arazi koşullarına sonradan adapte olunmaz, oranın genetiğini taşımanız gerekir.

1071 yılından bu yana birlikte yaşayan Kürtler ve Türkler her fırsatta etle tırnak gibi olduklarını, kardeş olduklarını, aynı kaderin ve tarihin sahibi olduklarını duyageldik bu günlere. Yine 1514 yılında İran ile Osmanlı savaşında Yavuz ile Şah İsmail büyük bir savaşa tutuştuklarında, bir kısım Türkler dahi Şah’ ı desteklerken Kürtler Yavuz’u desteklemiş, beklide Anadolu’nun Şiileşip İranlaşmasını da yine Kürtler engellemişlerdir. Yine 20.yy başlarından itibaren büyük cihan imparatorluğundan geriye yalnızca bir millet kalmıştı Türkler ‘in yanında o da Kürtlerdi. Ve aynı Kürtler yeni kurulacak ülkenin iki milletinden biri olmuş, Çanakkale’de ve milli mücadele döneminde de canını vatanı için sayısız kes feda etmiştir.

Şimdi böyle bir tarihi süreç yaşanmışken, kötü günler geride kalmışken yeni kurulan devlette Kürtler peş peşe sükûtu hayaller yaşamaya başlamışlardır. Ve her geçen gün devletten soyutlanmış ve dışlanmış devlet düşmanı hale konumlandırılmıştır.
Oysaki ülkeyi birlikte kurduğu kardeşleri her zaman Kürtler için değerini korumuş, sorunu Türk olarak kardeşleriyle değil de devlet rejimiyle çözmek istemişlerdir. Ve yıllarca Kürt- Devlet çatışması asla Kürt-Türk çatışmasına dönüşmemişti. Çünkü Kürtler ‘in kardeşleriyle değil, birlikte yaşadığı devletiyle sorunları olmuştur. Ancak, son zamanlarda bu ayrım tersine dönmüş, Kürtler ‘in yaptığı her hareket kardeşlerini kendilerine tavır almaya düşman edinmeye itmiştir. Adeta Doğudan kurulan yeni ülke sanki Batı dan bölünmeye başlıyor hissi vermekte verilen tepkilerce.

Her kes şunu mu ima etmek istiyor, Kürtler devlet olamadıkları için ve devletleri olmadıkları için mi Terörist. Çünkü bir devlet Kürtlerin yakın siyasi tarihindeki mücadelelerini verse meşru müdafaa olurdu zaman gelin Kürtlere hiçbir şey vermeyelim, onlardan aldıklarımızı iade edelim İran, Irak, Suriye ve Türkiye olarak meseleyi kökünden çözelim. Masa başında bölünen topraklarda masa başında iade edilmiş olsun. Her ülkenin kendi içinde bir teröristi olacağına, yanı başında bir komşusu olsun.

Kendi temennim ise dünyanın en güzel ülkesinin herkese yetecek suyu da var aşıda, yeter ki insan merkezli birbirimizi anlayarak yaşama saygı duyalım. İnsanlığımızı kaybetmeyelim. Bin yılı aşkın bir süredir sırt sırta onlarca savaşta koyun koyuna yatan şehitlerimizin de kemiklerini sızlatmayalım.

Mehmet KARASAKAL