Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem; daha doğmadan babasını kaybetmiş yetim kalmış, altı yaşına geldiğinde ise annesini kaybetmiş öksüz kalmıştır. Bu Yetimlik bir Peygamber sünneti olarak hepimizi yetim yapmıştır. Peygamber Aleyhi Salatu Vesselam; Yetimliği her Müslüman’a miras bırakmış ve yetimler için bir Peygamberi ahlakla nasıl ahlâklanmamız ve  davranmamız gerektiğini söz ve davranışlarıyla bize örnek olmuş, sorumluluk ve görev yüklemiştir.

                Yüce Kitabımız Kur’an- Kerim’de  Allah Azze ve Celle onlarca ayette bize yetimleri anlatmış onların hak ve hukuklarını, onlara karşı nasıl bir duygu ve davranış içerisinde olmamızı bize öğretmiştir. Allah Azze ve Celle’nin ve Peygamber Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem’in üzerine bu kadar ehemmiyetle durduğu bir meseleyi sanırım hiçbir Mümin hafife alamaz, göz ardı edemez, duyarsız kalamaz. İsterseniz Yetimler ile ilgili bazı Ayet ve Hadislere bir kulak verelim de belki meselenin ciddiyetini ve ne olduğunu daha iyi kavramış oluruz İnşaAllah.

 

Allah Azze ve Celle Beled (90) Suresinde 11/18. Ayetlerde; insanın kendisini yüce makamlara iletecek, Allahın rızasına eriştirecek, kitapları sağından verdirecek ameli davranışı sarp yokuşa tırmanmak olarak ifade etmektedir. Rabbimiz, Ayeti Kerimede ” Fakat o, sarp yokuşu tırmanmak için çaba harcamadı.” Diyor. Peki, Allah Azze ve Celle’nin insandan beklediği, tırmanmasını istediği sarp yokuş nedir ? Onu da yine Allah Azze ve Celle  bize öğretiyor. Mealen: “O sarp yokuş nedir bilirmisin? Köle azat etmek, ya da dar gününde, yakın bir yetimi, yahut toza toprağa bulanmış bir yoksulu doyurmaktır. Ve ayrıca iman ederek birbirine sabrı ve merhameti öğütleyenler arasında yer almaktır. İşte bunlardır kitapları sağından verilecek kimseler.’’

 

Allah Azze ve Celle, Duhâ Suresi (93)’nde Peygamber (SAV)’e verdiği nimetlerin bir kısmını ve hoşnutluğunu belirttikten sonra ondan üç şey istiyor, bunlardan ilki ” Öyleyse yetimi sakın ezme!” ayetidir.

 

Dinimiz, yetimlerin gözetilmesini istemiş, onların mallarının haksız bir biçimde ellerinden alınmasını şiddetle yasaklamıştır. Kur’an-ı Kerimde, “Ergenlik çağına erişinceye dek yetimin malına onun iyiliği için olmadıkça dokunmayın” buyrulmaktadır. (En’âm suresi,152)

 

Allah Azze ve Celle, Nisâ Suresi (4) 2. Ayette bizi yetim malları konusunda şöyle uyarıp bilgilendirmektedir: ” Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır.”

 

Allah Azze ve Celle  bizleri yetim çocuklar üzerinde empati yapmamızı, onların yerlerine kendi çocuklarımızı koyup düşünmemizi istemektedir. Ve bunu bir emir ve sorumluluk olarak omuzlarımıza yüklemiştir. Bu emir ve sorumluluğu Nisâ Suresi(4) 9. Ayette şu yüce kelimelerle ifade ediyor: “Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye kapılanlar, (yetimler hakkında da) ürperip korksunlar. Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.”

Bir sonraki ayette de (Nisâ Suresi(4)10. Ayet) “Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir.” Buyuruyor yüce Rabbimiz.

 

Bakara Suresinde(2) 215. Ayette: ’’Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: Hayır olarak ne harcarsanız o; ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”

 

Musa Aleyhiselam ile Hızır Aleyhiselamın kıssasının geçtiği Kehf Suresindeki (77) üç olaydan birisinin öznesi de yine yetimlerdir. Hani gittikleri yerin halkı kendilerine aç oldukları halde yemek vermemişti, onları misafir etmemişlerdi, lakin buna rağmen yıkılmaya yüz tutmuş bir duvarı Hızır Aleyhiselam düzeltmiş, yıkılmasını engellemişti. Olayın iç yüzünü henüz bilmeyen Hz. Musa’da bu durumu yadırgamıştı. Sonralardaki ayette (Kehf – 82’de) ise Allah Azze ve Celle Hz. Hızır’ın anlatımıyla meselenin aslını bize bildirmiştir: Ayet şöyledir: “Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” Yetimlerin Allah Hak Teala Hazretleri nezdinde ne kadar kıymetli olduğunu  biz bu ayetle bir kere daha öğrenmiş oluyoruz.

Hadis-i Şeriflerde Yetimler

 

  • Enes (R.A), “Vefâtı esnâsında Rasûlullah Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem Efendimiz’in yanındaydık. Bize üç defâ:

–Namaz hususunda Allah’tan korkun! buyurdu. Sonra da şöyle devam etti:

–Emriniz altındaki insanlar hakkında Allah’tan korkun, iki zayıf hakkında Allah’tan korkun: ’’Dul kadın ve yetim çocuk.’’

Namaz husûsunda Allah’tan korkun!

Sonra; Namaz, namaz! diye tekrar etmeye başladı. (Mübârek lisanları söylemez olunca bile) rûh-i şerîfleri çıkıncaya kadar, bunu içten içe tekrar edip durdular.” (Beyhakî, Şuab, VII, 477)

 

  • “Müslümanlar içinde en hayırlı ev; içinde yetime iyi muâmele edilen ev Müslümanlar içinde en kötü ev de yetime kötü muâmele edilen evdir.” (İbn-i Mâce, Edeb, 6)

 

  • İbni Ömer (R.A) Resulullah (SAV)’in ’’Allah’a en sevgili ev, içinde ikram gören yetim bulunan evdir.’’Dediğini rivayet etmiştir.

 

  • Resulullah (SAV), şöyle buyurmuştur: “Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlakâ cennete koyar.” (Tirmizî, Birr, 14/1917)

 

  • Resulullah (SAV), şöyle buyurmuştur: “Bir kimse sırf Allah rızâsı için bir yetimin başını okşarsa elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap yazılır”(Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V.250.)

 

  • Ebü’d-Derdâ Uveymir radıyallahu anh şöyle dedi:
    Ben Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i şöyle buyururken duydum:
    “Fakirleri kollayıp gözetiniz. Aranızdaki zayıflar sâyesinde Allah’dan yardım görüp ve rızıklandığınızdan şüpheniz olmasın. ” (Ebû Dâvûd, Cihâd 70,Tirmizî, Cihâd 24)

 

  • Sa`d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi:
    Biz altı kişi Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte oturuyorduk. Bu hâli gören müşrikler Peygamber Aleyhisselâm’a:
    – Şunları yanından def’et! Bize karşı saygısızlık etmeye kalkmasınlar, dediler.
    Orada benden başka Abdullah İbni Mes`ûd, Hüzeyl kabilesinden biri, Bilâl ve adlarını vermek istemediğim iki kişi daha vardı.
    Müşriklerin bu teklifi üzerine Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kalbinden (kendisine kırılmayacağımızdan emin olduğu için) bizleri oradan uzaklaştırma düşüncesi geçti. Bunun üzerine Allah Teâlâ şu âyeti indirdi: “Sabah akşam Rablerinin rızâsını dileyerek ona yalvaranları huzurundan kovma!” (En`âm sûresi (6), 52. Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 46.)

 

  • Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    “Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himâye eden kimseyle ben, cennette şöyle yanyana bulunacağız. ”
    Hadisin râvisi Mâlik İbni Enes, -Peygamber aleyhisselâm’ın yaptığı gibi işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi. (Müslim, Zühd 42.)

 

  • Resulullah (SAV), şöyle buyurmuştur: “Kapı kapı dolaşıp bir iki lokma, bir iki hurma ile savuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl yoksul, kendisine yetecek malı bulunmayan, muhtaç olduğu bilinip de kendisine sadaka verilmeyen ve kimseden bir şey dilenmeyen kimsedir. ”
    (Buhârî, Zekât 53; Müslim, Zekât 101.)

 

  • Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
    “Kocasız kadınlarla, yoksulların işlerine yardım eden kimse, Allah yolunda cihâd etmiş gibi sevap kazanır. ” Râvi diyor ki, hatta Hz. Peygamber’in: “O kimse tıpkı geceleri durmadan namaz kılan, gündüzleri hiç ara vermeden oruç tutan kimse gibidir” buyurduğunu da sanıyorum. (Buhârî, Nafakât 1, Edeb 25, 26; Müslim, Zühd 41. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 44; Nesâî, Zekât, 78; İbni Mâce, Ticârât .)

 

  • Resulullah (SAV), şöyle buyurmuştur: “Zenginlerin dâvet edilip fakirlerin çağırılmadığı düğün yemeği ne fena bir yemektir. ” (Buhârî, Nikâh 72; Müslim, Nikâh 107. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 25.)

 

  • Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
    “Sofralarında yetim bulunduran kimselerin sofrasına şeytan asla yaklaşamaz.” (Ebû Mûsa (R.A), Taberânî (R.A)

 

  • İbni Abbas (R.A.) rivayet etmiştir. Resulullah (SAV), şöyle buyurmuştur: “Üç kişiye kıyamet gününde Allah, nazar etmez; onları tezkiye etmez (arıtıp temizlemez) ve onlar için elim bir azap vardır: Okuturken yetimi ezen hoca, ihtiyacı yok iken dilencilik yapan kimse, yaranmak için sultana dalkavukluk yapan adam.’’

 

  • Ebu Umame rivayet etmiştir. Resulullah (SAV), şöyle buyurmuştur: ’’Halkın içinde Allah’tan en uzak olan iki kimsedir: Birincisi, ümeranın meclisinde oturur da zulme ait sözlerinde onları tasdik eder. Diğeri ise çocukların muallimidir. Fakat onların hepsini aynı derecede eşit tutmaz. Ve yetimin hakkı hususunda Allah’tan korkmaz.

 

Görüldüğü gibi Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in söz ve davranışları daha önce Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğimiz  ayetler ile yüzde yüz bir uygunluk göstermektedir. Efendimiz (SAV), Yetim, dul kadın, yoksul ve yolda kalmışlara karşı bizim nasıl davranmamız gerektiğini mükemmel bir öğretmen aynı zamanda bir rol model olarak bize hem öğretmektedir hem de teşvik etmektedir.

Rabbim bize merhamet etsin, bizi merhametli olanlardan eylesin ve merhametlilerle karşılaştırsın. Amin.

 

Bu resimdeki çocuklarımız Antep’te Suriyeli binlerce yetimden yalnızca bir kaçı. Ve yanlarında babaları gibi sevdikleri Doğan kardeşimiz.

Rabbim yetimlere bakan, yardım eden, sahip çıkıp kollayan hatta yetimlere yardım edenleri seven, insanlığını ve merhametini yitirmemiş herkesten razı olsun.

Mehmet Karasakal