T.C.

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI

 

 

XVIII.YY’DA GAZİANTEP’İN SOSYO-EKONOMİK DURUMU

 

HAZIRLAYAN

MEHMET KARASAKAL

 

 

 

AKADEMİK DANIŞMAN

YAR.DOÇ.DR.SÜLEYMAN ÜNÜVAR

 

 

 

GAZİANTEP

2009

 

ÖZ

Ayıntab, kuzeyinde kendisinin de 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar idarî olarak bağlı bulunduğu Maraş (Dulkadır = Zülkadriye), güneyinde aynı zamanda bir ticaret merkezi de olan Halep, doğusunda 17. yüzyılın sonlarında aşiretlerin iskan merkezi haline getirilmiş olan Rakka eyaletlerinin ortasında ve etkisinde kalmış; batıda ise, İskenderun ve Payas gibi deniz bağlantılı iki yerleşim yeri ile, Fırat nehri arasında bir bağlantı merkezi olmuştur. Ayıntab şehri Fırat nehrine Birecik üzerinden 55 km., Halep şehrine de 100  km. mesafededir.[1]

Ayıntab, XVIII.yy’da; Sancak,Mirliva,Arpalık,Malikane(Voyvodalık)[2] gibi değişik idare tarzlarını yaşamış,yaklaşık 15.000 nüfuslu ticaretin aktif, tarım faaliyetlerinde çeşitli zirai üretimin yapıldığı,ihracat ve ithalatın gelişmiş olduğu bir çok medeniyetin birikimini taşıyan bir Osmanlı şehri görünümündeydi.

Ekonomik yönden canlı olan Ayıntab şehri sosyal anlamda da çağdaşlarına göre daha modern bir yaşantı sürmekteydi. Halkın çok mutasıp olmadığı giyim kuşam konusunda da kendini göstermiş örneğin o dönemde Ayıntab kadınlarının kara çarşaf giyinmedikleri ve daha renkli kıyafetleri tercih ettikleri anlaşılmıştır.Aile genelde 4-5 kişiden müteşekkil ve ekseriyet monogami (tek eşlilik) söz konusudur.

I.BÖLÜM

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE GAZİANTEP

A.COĞRAFİ KONUMU

              Gaziantep, Güneydoğu Anadolu’nun en büyük il merkezlerinden olup Fırat Nehrine karışan Sacur Çayı’ nın yukarı kollarından Ayınleben (Allaben) deresinin,Halep’in kuzeyinden itibaren gittikçe yükselerek devam eden yaylanın (Antep Yaylası) merkezi bir mevkiinde, deniz seviyesinden ortalama 900 m. yükseklikte engebeli bir arazide tepeler üzerinde kurulmuştur.Antep şehri ve bölgesi eski devirlerden beri iklim ve bulunduğu yer dolayısıyla iskâna açık bir saha olmuştur.[3]

B.GAZİANTEP ADINA DAİR

Şehrin bilinen en eski adı “Dülük” olarak geçmekte olup, Antep adına ilk döneme ait belli başlı kaynaklarda rastlanılmamaktadır. Antep isminin eski Arap coğrafyacıları tarafından zikredilmemiş olmasından dolayı, ilk sıralarda buranın önemli bir şehir olmadığı ve asıl ehemmiyetinin Dülük’e ait olduğu söylenmektedir. Şehrin ismi muhtelif kaynaklarda “Hantab”, “Entab”, “Hamtab”, “Hatab”, “Ayıntab” olmak üzere değişik isimlerle anılmasıyla birlikte, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de kullanıldığı bilinmektedir. Bu adın parlak güneş yahut gür güneş anlamına gelen “Ayıntab” kökünden geldiğini söyleyenler olduğu gibi, aynı zamanda “Hantap” ile bağlantılı olarak “hükümdara ait toprak” anlamına geldiğini belirtenler de bulunmaktadır.[4] 6 Şubat 1921 tarihinde 93 sayılı kanunla Türkiye Büyük Millet Meclisi şehrin adını ‘Gaziantep’ olarak değiştirdi.[5] . Böylelikle Antep’e dünyada ilk kez bir şehre  ‘GAZİLİK’ unvanı verilmiş oldu.

 

 

C.OSMANLI HÂKİMİYETİNE KADAR AYINTAP

Şehrin Osmanlı idaresi altına girmeden önceki hakimleri kimler olmuştur diyerek bakacak olursak;İlk Çağda Hitit,Asur,Pers,İskender imparatorluğu,Selefkoslar,Kommagene Krallığı,Roma İmparatorluğu;Orta Çağ’da Bizans,Sasani,Memlükler,Dulkadiroğulları gibi beylik,devlet ve imparatorlukların hakimiyet sahası içinde olmuştur.[6]

Ayıntab yöresinin Türk idaresine Alparslan ve Melikşah zamanlarında geçtiği tahmin edilmektedir[7].Türklerin XI.yüzyılın sonlarına doğru Güneydoğu Anadolu’ya yoğun bir şekilde yerleşmeye başladıkları bilinmektedir. Bu harekâtlar sırasında Selçuklu kumandanı Afşin Bey 1067’de önce Ayıntab ve Raban’ı alarak bölgede Türk egemenliğini kurmuştur.[8]1085’te Kutalmışoğlu Süleymanşah Antakya Dukalığına bağlı Ayıntap,Ra’ban ve başka kaleleri[9] kesin olarak feth etmişti.

XII.asır sonlarında buraları Eyyubi İmparatorluğuna geçmiş ve Ayıntab şehri saraylar ve camilerle süslenmiştir.1270’de Moğollar,1273’de Memlükler almıştır.Bundan sonra Ayıntab şehri ve bölgesi Memlük İmparatorluğunun bir parçasını teşkil etmiştir.1400’de Timur,birkaç sene sonra Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf ve daha sonra da Dulkadırlılar Ayıntab’a hakim olmuşlardır.[10]

D.OSMANLI HAKİMİYETİNDE AYINTAP

XV.yy boyunca Ayıntab şehrine hakim olma konusunda Dulkadır-Memlük çekişmesi devam etti.Ancak her iki taraf da Antep’te ciddi bir hakimiyet kuramadılar.Bu uzun mücadele döneminde Antep şehri iktisadi ve sosyal bakımdan oldukça ağır zayiatlar verdi.1515’te Yavuz Sultan Selim döneminde Dulkadıroğulları  Beyliği’nin Osmanlı tabiiyetine girmesi ile[11] Ayıntab şehri de Osmanlı himayesine girmiş oldu.

1516’da birkaç ay için Memlükler tarafından geri alınmışsa da Ayıntab 1516 yılında kesin olarak Türk-Osmanlı birliğine girmiştir. Osmanlı çağında Dulkadır Beylerbeyliği’nin beş sancağından birine merkez olmuştur.1839’da bir ara asi Kavalalı İbrahim Paşa’nın işgaline uğrayan Antep,Osmanlı Çağında umumiyetle sakin bir hayat yaşadı ve Anadolu’nun mühim bir kültür merkezlerinden biri oldu.Antep,Tazimattan sonra Halep vilayetinin merkez sancağına bağlı 14 kazasından biri olmuştur.1913 yılında Antep müstakil sancak olmuş,cumhuriyet çağında bütün sancaklara ‘’vilayet-il’’ denilince Antep de bir vilayet merkezi oldu. [12]

E.CUMHURİYET TARİHİNDE GAZİANTEP

Birinci Cihan Harbinden sonra Antep 15 Ocak 1919 tarihinde İngilizler tarafından işgal edildi.5 Kasım’da, yani 9 ay 21 gün sonra İngilizlerin yerini Fransızlar aldı. Fransızlar, Ermenileri silahlandırdıkları için, Antepliler çok zulüm gördü.1 Nisan 1920 tarihinde bu zulümlere dayanamayan halk, silaha sarıldı ve 7 Şubat 1921 tarihine kadar, tam 10 ay 6 gün, Fransızlarla vuruştu,bütün dünyanın alakasını ve hayranlığını topladı.Fransızlar, 25 Aralık 1921 tarihinde Gaziantep’i boşalttılar. Birinci Cihan Harbinden beri, bu havalide devam eden harp,anarşi, huzursuzluk artık tarihe karışmış,Antep Mücadelesi’nin mukaddes hedef ve gayesi tahakkuk etmiştir.[13]

 

 

 

 

 

 

  1. BÖLÜM

XVIII. YY’DA AYINTAP VİLAYETİNİN SOSYO-EKONOMİK DURUMU

             Osmanlı toplumunda yasal olarak kabul edilen, irsi bir aristokrasi yoktur.Sosyolojik kavramlar çerçevesinde üretici ve denetici veya yöneten ve yönetilen sınıflar vardır. Ancak bu konumun da birey ve zümre açısından hukuki bir statü ile devamlılık kazandığı, imtiyaz ve görevlerine gelecek nesillere irsen intikal ettiğini söylemek mümkün değildir.[14] Osmanlı toplumunda genel olarak halka reaya denilirdi. Reayaya yönetilenler de diye biliriz.

Halk kendi aralarında çeşitli sosyal statü ve mesleki sınıflara ayrılmıştır. Örnek verecek olursak; esnaf ve zanaatkârlar, göçebeler ve çiftçiler. Esnaf ve zanaatkarlara ise 113 Numaralı G.Ş.S.’inde adı geçen;Berber, değirmenci, demirci, bostancı, keçeci, arpa­cı, mineci, semerci, boyacı, nalçacı, hamamcı, sarrac, de­veci, debbağ, helvacı, kasab, tütüncü, hallaç, attar, sa­mancı örneklerini gösterebiliriz. Meslek kuruluşlarının başına şeyh tayininin yapıldı­ğını da görüyoruz (Boyacılar, Attarlar şeyhi gibi).[15]Ayrıca, incelenen 123 Nolu Gaziantep Şer’iyye Sicilinde (G.Ş.S.), Antep’in esnaf ve zanaatkârları hakkında bazı tespitler yapılabilmektedir

Antep’te özellikle demirci, mûy-tâb (kıl dokumacılığı), habbâ (ekmekçi), keçeci, nalbant, direkçi, kazgancı, berber, salçacı ve helvacı gibi meslek guruplarının bulunduğu tespit edilmektedir. Özellikle Antep kalesinin alt kısımlarında bu dükkanların yoğunlukta olduğu görülmektedir.[16]

A.XVIII.YY’DAKİ İKTİSADİ DURUM

Osmanlı Devletinde ekonominin temelini tarım ve zirai faaliyetler oluşturmaktadır. Osmanlı toplumun genelinde olduğu gibi Antep bölgesinde de çiftçilik yaygındı. Elde ettiğimiz verilerde ekimi yapılan ürünlerin başında buğday ve arpa gelmektedir. Aslında bu iki ürün Osmanlı Devleti’nin genelinde üretilen tarım ürünlerinin başında gelmektedir. Günümüz Türkiyesi’nde de bu böyledir. Bunların haricinde penbe (pamuk) , darı (mısır), zeytincilik, bağcılık, ceviz ve bostancılık yaygındır.[17]Ayrıca bağcılığın çok gelişmiş olduğu dikkatimizi çekmektedir. Bağdan elde ettikleri üzümden hem kurutarak hem de pekmez ve şıra ha­line getirerek istifâde yoluna gitmişlerdir.[18]

Türkün iktisâdı hayatında hayvancılığın ne kadar mü­him bir yeri olduğu malumdur. Gaziantep’te de bu durum açıkça müşahede edilebilir. Başta koyun, keçi, inek, katır, at, deve olmak üzere yeri geldikçe hayvan isimlerine de yine terekelerde rastlamaktayız ki bunların içinde en pa­halı hayvanlardan biri olarak taşımacılıkta mühim bir yeri olan katırı görüyoruz. Ayrıca geçen kayıtlardan anlaşıl­dığı üzere Gaziantep bölgesinde arıcılığın da yaygın oldu­ğu görülür.[19]

Yine terekelerde evlenme esnasında halkın maddî du­rumlarına göre mehir verdikleri görülür ki bu bazen nakit para, bazen eşya veya akar olabilmektedir. O dönemde Gaziantep’te kullanılan gerek ev eşyası ve giyim eşyası ve gerekse süs ve ziynet eşyası halkın iktisa­dî durumunu gösteren diğer önemli bir kıstastır. Şimdi bunla­rın bazılarının isimlerini  ve yaklaşık olarak fiyatlarını birlikte görelim:

ADI FİYATI ADI FİYATI
Tencere 2 Guruş Kapaklı Tas 1,5 Guruş
Kilim 2,5 Guruş Çakı 1 Rub
Tava 0,5 Guruş Sofra 1Rub
Taşt 4 Guruş Sepet 2 Semen
Ayaklı Sahan 0,5 Guruş Tunç Sahan 8 Para
Güğüm 5 Guruş Köfte Satılı 1 Sülüs[20]

XVIII.yy’da Ayıntab’ın iktisadi durumu hakkında bizi aydınlatacak 108 numaralı Ayıntab Şer’iyye Sicilinde de az da olsa bir takım kayıtlar vardır. Sayıları az olan bu kayıtlardan anlaşıldığına göre bu dönemde Antep’te ticarî hayat son derece hareketlidir. Çünkü hatırlanacağı üzere; Osmanlı Devleti, şehirlerin idaresine hazineden ayrılan bütçelerle dini eğitim müesseselerinin kurulmasına önem verdiği gibi, şehirlerde yaşayan insanların iaşe ve beslenmelerine de ayrı bir önem vermiş, böylece şehirlerin iktisadi hayatının canlı ve düzenli tutulmasına çalışmıştır. Ayıntab’daki ticari canlılığı pazarlarda satılan mallarla bunlardan alınan vergilerden tespit edebilmekteyiz. Yine bu dönemde zirai mahsullerin yanı sıra diğer ticari mallarında bol miktarda satıldığını görmekteyiz.[21] Bu dönemde Ayıntab, hem dışarıya mal pazarlamakta, hem de kendi pazarlarında bir çok ithal malın satışını yapmaktadır.

Evliya Çelebi’nin 1671 yıllarında Antep’e ait verdiği bilgilerde 3900 dükkanın mevcut olduğu yazılıdır. Bu kadar çok sayıda imalathane ve ticarethanelerin mevcudiyeti bize, Antep’te dışa açık ticaret hareketinin kanıtı olsa gerekir. Yine Antep’te imal edilen malların çeşidine göre tanzim edilmiş çarşılar, imalatçı aynı cins malın çarşı esnafı içinde ve esnaf şeyhi huzurunda müzayede ile satılmaktadır. Aynı malın parekende satışı ise, ancak tesbit edilmiş olan narh fiyatı üzerinde olmaktadır. Antep şehir gelirlerinin çeşitli oluşu, şehrin iktisadi canlılığını ortaya koyduğu gibi akçe olarak gelir miktarının yüksekliği görülmektedir.[22]

Bu konuda 108 Numaralı Ayıntab Şer’iyye Sicilinden tespit ettiğimiz bilgiler yukarıda söylediğimiz bilgileri doğrulamaktır. 17-18 yy. Osmanlı Devletinin hem sosyal hem de ekonomik buhranları yaşadığı dönem olmasına rağmen Antep halkının hem sosyal ve hem de ekonomik düzey olarak Anadolu’daki diğer illerden daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Sicilden elde ettiğimiz bilgilere göre Antep halkı ekonomik açıdan oldukça zengindir. Yine bu dönemde sicilden tespit edebildiğimiz kadarıyla para birimi olarak sadece Guruş’a işaret edilmektedir. Akçe ise istisnalar haricinde pek fazla kullanılmamıştır.[23] Aynı dönem için bir başka çalışmada şu bilgiler dikkat çekicidir. 1081 tereke dikkate alındığında servet birikiminin en yoğun olduğu miktar 0-500 kuruş arasıdır. 1081 kişi içerisinde 866 kişinin ferdi mal varlıklarının toplamı 0-500 kuruş arasında yer almaktadır. Bunun oranı %80,1’dir. %19.4″ü ise 500-10000 kuruş arasındadır. %0,5″i ise 10000 kuruştan fazla servete sahip kişilerden meydana gelmektedir. Bu durum Gaziantep’te orta halliğin olduğunu göstermektedir. Gaziantep’te toplam 634 Müslim erkekten 563 kişinin , 84 gayri Müslim erkekten “4 kişinin, 308 Müslim kadından 102 kişinin , 55 gayri Müslim kadından 7 kişinin menzil sahibi olduğu görülmüştür. Bağ bahçe sahipliği açısından 1001-5000 kuruş arası servet bırakan 62 kişi en fazla bağ ve bahçeye sahiptir.Bu Özellikleriyle de birinci sırada yer alırlar.İkinci sırada ise 101-500 kuruş arası servet bırakan 300 kişi yer almakladır.Borçlanılan kesim arasında gayri Müslimlerin oranı, Müslüman kesime oranla çok düşük seviyede kalmıştır.[24]

Osmanlı Şehirlerinde iktisadi hayatın en önemli parçalarından biri “Esnaf Teşkilatıdır.”  Çünkü bu teşkilat iktisadi hayatın devlet-halk münasebetini düzenlemekteydi. 1750–1752 tarihli bu sicilde Esnaf Teşkilatı bu önemini korumaktadır. Sicildeki belgelerden tespit edebildiğimiz kadarıyla Anteb’in Nakibü’l-Eşraflık makamında 1750 tarihinde Mehmet Efendi bulunmaktadır. [25]

B.XVIII. YY’DAKİ SOSYAL DURUM

XVIII. yy ikinci yarısında incelenen Antep ile ilgili doktora tezinde sosyal hayat ile ilgili çok önemli istatistikî bilgi ve sosyal bulgular tespit edilmiştir. Kassam defterlerinde Erkeklere ait 718 kaydın 634’ü Müslim. 84’ü Gayri-Müslim’dir. Kadınlara ait 363 kaydın 308’i Müslim. 55’i Gayri-Müslim’dir. Erkeklere ait 718 kayıttan 96’sında erkeklerin unvan ve mesleği hakkında her hangi bir açıklayıcı bilgi bulunamamıştır. Kadınlara ait 363 kayıttan 6’sında kadınların unvan ve mesleklerine dair bilgiye ulaşılmıştır. Ehl-i ilm olarak vasıflandırdığımız zümre toplam 170 kişi ve %26.8 oranındadır. Ehl-i örf dediğimiz devlet yönetimini gerçekleştiren zümre, tereke sahipleri içerisinde 72 kişi ile %11,3’lük bir orana sahiptir.[26]

Antep kırsalında anne, baba ve çocuklar esas alındığında (346 kişi) bir aile ortalama 4,4 kişiden oluşmaktadır. Antep şehir merkezinde oturan bir aile anne,baba ve çocuklar esas alındığında (3983 kişi) ortalama 4,3 kişiden meydana gelmektedir.Antep şehir merkezi ve kırsalı, Müslim ve Gayri-Müslim ailelerin terekeleri (4329 kişi) incelendiğinde bir ailenin ortalama 4.35 kişiden oluştuğu görülmüştür.[27]

108 numaralı Sicildeki belgelerden anlaşıldığına istisnalar hariç bu dönemde Antep Türkleri arasında tek kadınla evlilik söz konusudur. Yine çocuk sayıları genelde 3 ile 5 arasında değişiklik arz eder. Çocuk sayısına 5 ve 6’nın üzerinde çok az rastlanılmaktadır. Kız ile erkek çocuklarına bırakılan miras hakları genelde İslâm şer’i hukukuna göre belirlenmiştir. Belgelerden edindiğimiz bilgilere göre bu dönemde Antep’te kullanılan Müslim isimleri;

Erkekler için: Abdullah, Osman, Ebubekir, Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Ali, Süleyman, İbrahim, Abdurrahman, Ramazan, Mustafa, Mehmet Emin vb. gibi. kaynağını daha ziyade İslami yapıdan alan isimler kullanılmıştır.Kadınlar için: Ummü Gülsüm, Ümmühan, Fatma, Ayşe, Ahsen, Zemzem, Rabia, Refika, Hatice, Amina, Emine, Nedime, Zeyneb vb. gibi isimler en çok kullanılan isimlerdir.[28]

Antep’te ev eşyaları arasında bir elbise dolabı kavramı yoktur. Aileler kılık-kıyafet vs. eşyalarını sandık ve bohçalarda muhafaza etmektedirler. Temizlik ve mutfak takımları içersinde Acem ve Arap orijinli malzemelerin olması Antep’te kültürel bir etkileşimin somut göstergeleri olmuştur. Her Antep evinde sergi olarak mutlaka kilim bulunmakta , çoğunun niteliği belirtilmese de köhne ve boz kilimlerin çoğunlukta olduğu görülmüştür. 363 kadından 165 kadının % 45,5 oranında altın eşyaya , 218 kadının % 60 oranında gümüş eşyaya , 133 kadının ise %36,6 oranında hem attın hem gümüş eşyaya sahip olduğu görülmüştür.[29]

Giyim kuşam açısından dokuma türü kıyafetlerin fazla giyildiği görülmüştür. Tene giyilen kıyafetlerde erkekler genelde sade kıyafetler, kadınlar münakkaş, işlemeli, keten ve börüm kıyafetleri tercih etmişlerdir. Erkekler dış giyimlerinde çokluk sırasına göre kaftan, aba, biniş, kürk ve cübbeleri tercih etmişlerdir. Kürk ve feraceler genelde askeri sınıfa mensup kişiler tarafından giyilmiştir. Erkeklerin kadınlar gibi dış giyimlerinde rengarenk kıyafetler giydiği görülmüştür. Hem Müslim hem gayri Müslim kadınlar sokak giyimlerinde cepken, cübbe, çarşaf ve kaftanları tercih etmişlerdir. Cübbe ve cepkende çuka kumaşı çarşafta ise mavi ve beyaz rengi tercih etmişlerdir. Çarşaf giyiminde siyah rengin olmaması dikkat çekicidir. Çarşaf ve peçeye belgelerde diğer kıyafetlere oranla az rastlanması Antep’te kadınların “örtünme” konusunda pek fazla mutaassıp olmadığını akla getirmektedir.[30]

Cemiyet halinde yaşayan insanlar arasında iyi müna­sebetler olduğu gibi, zaman zaman da hoşa gitmeyecek bir takım hadiseler vuku bulmaktadır. İncelemiş olduğumuz dönem­de Gaziantep’te bu kabilden ufak tefek bazı hadiselere rastlamaktayız. Bunları iki başlık halinde hülâsa edebili­riz: Gasb-işgâl, Tecâvüz-zinâ. Gasb-işgal bölümüne giren davalar umumiyetle sınır ihtilâfı, su ve arazi meseleleridir. Ayrıca değirmen suyu bendinin yeri hakkında şahıslar arasında niza çıkmıştır. Bunların yanı sıra aşiretler arasında ko­yun çalma meselesi olduğu görülür. Cemiyet tarafından hiçbir devirde hoş görülmemesine rağmen tecâvüz ve zina hadiselerine rastlanmaktadır ki bu dönemde de bu tür hadiseler az da olsa cereyan etmiştir.[31]

 

 

SONUÇ

XVIII.yy’daki Ayıntap şehri ile ilgili sosyo-ekonomik durum bilgilerine daha çok o döneme ait transkripsiyon ve değerlendirmeleri yapılmış Şer’iyye Sicillerinden ulaşılmaktadır.Şer’iyye sicillerinin  bize verdiği bilgilerin diğer yazılı kaynaklara göre çok önemli bir yönü ve avantajı vardır.O da birinci elden kaynak ve resmi birer evrak olmaları münasebetiyle güvenilir olmaları ve o dönemi bire bir yansıtmalarıdır.

Şer’iyye Sicillerin bize yansıttığı en önemli olaylar hiç şüphesiz kayda alınan anlaşmazlıklar ve adi suçlardır. Cemiyet halinde yaşayan insanlar arasında iyi müna­sebetler olduğu gibi, zaman zaman da hoşa gitmeyecek bir takım hadiseler  vuku bulmuş,  tecavüz,zina ve gasp gibi  hemen her yerde işlenmesi muhtemel bazı hadiselere rastlanmaktadır.Yine boşanma ve miras davaları da görülmektedir.

Ayıntab bilinen en eski yerleşim yerlerinden, tarihi süreç içerisindeki sürekliliğine  ve günümüzdeki son haline kadar her dönemde önemini korumuş gelişme ve ilerleme kaydetmiş tarihte, bir çok medeniyetin sahip olmak istediği, zengin bir şehir olmuştur.

Ayıntab, hemen her devirde ticaret yollarının güzergahında olması münasebetiyle ilk kuruluşundan günümüze  şehir merkezi hep canlı kalmıştır.Üretilen malların ihraç edildiğini bildiğimiz gibi ithal edilen malların pazarlarda satıldığını da bilmekteyiz.Bunun en büyük kanıtını Seyahatname’de görmekteyiz.Evliya Çelebi’nin 1671 yıllarında Antep’e ait verdiği bilgilerde 3900 dükkanın mevcut olduğu yazılıdır. Bu kadar çok sayıda imalathane ve ticarethanelerin mevcudiyeti bize, Antep’te dışa açık ticaret hareketinin kanıtı olsa gerekir.

BİBLİYOGRAFYA

-ALTINÖZ,İsmail, ‘’Dulkadir Eyaleti’nin Kuruluşunda Antep Şehri (XVI.Yüzyıl)’’,
(Editör:Yusuf Küçükdağ), Gaziantep Üniversitesi Vakfı Kültür Yayınları, Yayın No:6, Gaziantep,1999.

-ÇELEBİ, Evliya,  Seyahatname, 13. Kitap, Özaydın   Matbaası, İstabbul, 1971.

-EKEN, Galip,Gaziantep’in 113 Numaralı Şer’iyye Sicili Transkripsiyon ve Değerlendirme(H.1168-1169 M.1755-1756),Ankara Üniversitesi Sos.Bil.Enst.,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Ankara,1988.

-GÖĞÜNÇ, Nejat,’’Gaziantep Tarihi ile İlgili Bazı Notlar’’, (Editör:Yusuf Küçükdağ),Osmanlı Döneminde Gaziantep Sempozyumu,Arsan Basın-Yayın,Gaziantep,2000,s.46-48.

-GÖKHAN,İlyas,’’Gaziantep ve Yöresinin Osmanlı Hakimiyetine Geçmesi’’, (Editör:Yusuf Küçükdağ),Osmanlı Döneminde Gaziantep Sempozyumu,Arsan Basın-Yayın,Gaziantep,2000.

-KUZUCU, Serhat, 123 Numaralı Gaziantep Şer’iyye Sicili’nin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi (H.1180-1181/M.1766-1767),G.Ü.S.B.E.,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Gaziantep,2006.

-SOLMAZ,Mehmet,Atatürk Gaziantep’te,Eko Matbaası,2.Baskı,İstanbul,1983.

-ORTAYLI, İlber, Osmanlı Toplumunda Aile, Pan Yayıncılık, İstanbul,2000.

-ÖZDEĞER, Hüseyin, “Gaziantep”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.13, İstanbul, 1996.

-ÖZLÜ,Zeynel, Kassam Defterlerine Göre 18. Yüzyılın İkinci Yarısında Gaziantep,A.Ü.S.B.E.,Basılmamış Doktara Tezi,Ankara,2002 .

-ÜZEL, Sahir,Gaziantep Savaşının İç Yüzü,Ankara 1952

-YILDIRIM, Fuat, 108 Numaralı Gaziantep Şer’iyye Sicili H.1164-1165(M.1750-1752),F.Ü.S.B.E., Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Elazığ 1995.

[1] Hüseyin Çınar,18.Yüzyılın İlk Yarısında Ayıntab Şehrinin Sosyal ve Ekonomik Durumu.İ.Ü.S.B.E.,Basılmamış Doktara Tezi,İstanbul,2000,s.7-8.

[2]Ayıntab’ın idari yapısı hakkında daha geniş bilgi için bkz.Çınar,a.g.t., s.74,77.

[3] Hüseyin Özdeğer, “Gaziantep”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.13, İstanbul, 1996, s.466-477.

[4] İsmail Altınöz, ‘’Dulkadir Eyaleti’nin Kuruluşunda Antep Şehri (XVI.Yüzyıl)’’,
(Editör:Yusuf Küçükdağ), Gaziantep Üniversitesi Vakfı Kültür Yayınları, Yayın No:6, Gaziantep,1999,s. 95-97.

[5] Mehmet Solmaz,Atatürk Gaziantep’te,Eko Matbaası,2.Baskı,İstanbul,1983,s.76.

[6]İlyas Gökhan,’’Gaziantep ve Yöresinin Osmanlı Hakimiyetine Geçmesi’’, (Editör:Yusuf Küçükdağ),Osmanlı Döneminde Gaziantep Sempozyumu,Arsan Basın-Yayın,Gaziantep,2000,s.59-65.

[7]Nejat Göyünç,’’Gaziantep Tarihi ile İlgili Bazı Notlar’’, (Editör:Yusuf Küçükdağ),Osmanlı Döneminde Gaziantep Sempozyumu,Arsan Basın-Yayın,Gaziantep,2000,s.46-48.

[8]Özdeğer,a.g.m., s. s.466-477.

[9]Göyünç,a.g.m.,s.46-48.

[10]Solmaz,a.g.e., s.72,74.

[11]Gökhan,a.g.m., s.59-65.

[12] Solaz,a.g.e.,s.74.

[13] Sahir Üzel,Gaziantep Savaşının İç Yüzü,Ankara 1952,s.334.

[14] İlber Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile, Pan Yayıncılık, İstanbul,2000, s.29.

[15] Galip Eken,Gaziantep’in 113 Numaralı Şer’iyye Sicili Transkripsiyon ve Değerlendirme(H.1168-1169 M.1755-1756),Ankara Üniversitesi Sos.Bil.Enst.,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Ankara,1988,s.302.

[16] Serhat Kuzucu, 123 Numaralı Gaziantep Şer’iyye Sicili’nin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi (H.1180-1181/M.1766-1767),G.Ü.S.B.E.,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Gaziantep,2006,s.357.

[17] Kuzucu,a.g.t.,s.357.

[18] Eken,a.g.t.,s.302.

[19] Eken,a.g.t.,s.302.

[20] Eken,a.g.t.,s.303.

[21] Fuat Yıldırım, 108 Numaralı Gaziantep Şer’iyye Sicili H.1164-1165(M.1750-1752),F.Ü.S.B.E., Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Elazığ 1995,s.394,

[22]Evliya   Çelebi,  Seyahatname, 13. Kitap, Özaydın   Matbaası, İstabbul, 1971 s. 200-201

[23]Yıldırım,a.g.t.,s.394.

[24]Zeynel Özlü, Kassam Defterlerine Göre 18. Yüzyılın İkinci Yarısında Gaziantep,A.Ü.S.B.E.,Basılmamış Doktara Tezi,Ankara,2002 ,s. 311-312.

[25]Yıldırım,a.g.t.,s394,395.

[26]Özlü,a.g.t.,s. 311.

[27]Özlü,a.g.t.,s.311.

[28]Yıldırım,a.g.t.,s399.

[29]Özlü,a.g.t.,s.311.

[30]Özlü,a.g.t.,s.311-314.

[31]Eken,a.g.t., s.309.