T.C.

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI

 

 

CUMHURİYET HALK FIRKASI

 

 

 

HAZIRLAYAN

MEHMET KARASAKAL

 

 

 

AKADEMİK DANIŞMAN

YAR.DOÇ.DR.SÜLEYMAN ÜNÜVAR

 

 

 

GAZİANTEP

2009

 

 

 

 

ÖZET

                 1 Şubat 1913 tarihinde resmen oluşturulan “Müdafaa-i Millîye Cemiyeti, Müdafaa-i Hukukun ve daha sonra oluşturulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin temelidir. Aslında şartlar ve zamana göre meydana gelen isim değişikliğidir. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti, 9 Eylül 1923 günü oybirliği ile alınan bir kararla Halk Fırkası’ na dönüşmüştür. İlerleyen zamanlarda fırka parti adını almış böylece, Cumhuriyet Halk Fırkası son halini alarak, günümüze kadar gelecek olan Cumhuriyet Halk Partisi olarak değişmiştir.

                 Bu tarihi gelişiminde Mustafa Kemal Atatürk, hep partinin içinde olmuştur, günümüzde de hala Atatürk’ün partisi olarak ifade edilmekte olup onunla özdeşleşmiştir. Cumhuriyet tarihinin ilk partisi olarak tarihteki önemini koruyan CHP; 1950 seçimlerine kadar Türkiye Cumhuriyetinin aynı zamanda tek partisi olma özelliği sebebiyle de önemlidir.

A.CUMHURİYET HALK FIRKASININ TARİHİ GELİŞİMİ

1.MÜDAFA-İ HUKUK FİKRİNİN TEMELİ

                   Müdafaa-i Hukuk: “Osmanlı Devleti’nin asırlık hatalarından sorumlu tutulan, Mondros Mütarekesi’nin haksız uy­gulamaları ile zulüm ve adaletsizlik baskısı altında ezilmek, sömürge ha­linde yaşatılmak suretiyle cezalandırılmak istenen Türklerin millet olarak ve bu topluluğun siyasî ifadesi olan millî, bağımsız bir devlet kurarak ya­şamak hakkını, Osmanlı Hükümeti’ne, imparatorluğun diğer unsurlarına ve bu hakkı tanımayan Birinci Dünya Harbinin galip devletlerine karşı fi­ilî bir mücadele sonunda elde etmeyi sağlamak fikir ve çalışmasıdır.

                 Millî Mücadele’ de “Müdafaa-i Hukuk” fikrine sahip cemiyetlerin Mütareke dönemi’nde  özellikle İzmir’in işgalinden sonra  bütün Ana­dolu’da ve Trakya’da kısa sürede bir çığ gibi çoğalmasının tarihî sebeple­rini araştırmak gerekir. Şurası sosyolojik bir gerçektir ki, bir toplumda tehlike karşısında kısa sürede toparlanıp direnişe geçme alışkanlığı hemen kazanılmaz, bunun bir alt yapısının olması gerekir. O bakımdan biraz ge­rilere gidip baktığımızda böyle bir kuruluşun Türk toplumunda çok etkili bir görev yaptığını görüyoruz. Bu kuruluş İTC tarafından 1 Şubat 1913 tarihinde resmen oluşturulan “Müdafaa-i Millîye Cemiyeti” tir. Bir başka deyişle Müdafaa-i Hukuk, millî bağımsızlığa ulaşmak amacıyla Türk Milleti’nin, “yurdu düşman işgallerine karşı savunmak, memleket topraklarının paylaşılmasını önlemek ve insan haklarını koru­mak” gibi yüce duygularla vatansever uyanış ve şahlanışının fiiliyata dö­külmüş ifadesidir. Bu ruhla kurulan cemiyetler kısa sürede memleke­tin genelinde hızla yayılarak Örgütlenmeye yönelmiş, yerine göre “Kuvayi Millîye”, “Millî Müfrezeler”, “Milis Kuvvetleri” vb. gibi isimlerle gö­nüllü birlikler oluşturulmuştur. Bu hareket kısa sürede Önderini yani Mustafa Kemal Paşa’yı bularak onun öncülüğünde Örgütlenmesini ülke çapma yayarak kurtuluşu gerçekleştirecektir.[1]

                   Mondros Mütarekesinden hemen sonra “Kuva-i  Millîye”yi kura­rak Millî Mücadele’yi başarıya ulaştıran Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, Müdafaa-i Millîye Cemiyeti’nin ismen değişikliğe uğramış şeklidir. Yani Müdafaa-i Hukuk hareketi büyük ölçüde tarihi temelini bu cemiyetin ör­gütlenmesinden almıştır.[2]

2.TBMM’DEKİ GELİŞMELER

Heyet-i  Temsiliye’  nin varlığı ve faaliyetleri, halk tarafından seçilen, millet adına karar, verme yetkisine sahip bulunan daha etkin, daha örgütlü, anayasa hukukunun temel prensiplerine ve çağın gereklerine uygun bir kurul olan T.B.M.M.’ nin açılmasına kadar devam etti. Başka bir ifade ile T.B.M.M.’ nin açılması ile Heyet-i Temsiliye dönemi de son bulmuştu.[3]

                  Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Nisan 1923’de seçimi yenilemeye karar vererek, şerefli ve büyük tarihi rolünü yapmış oldu. Yapılan seçimlerle, ikinci grup mensupları Millet Meclisinden tama­men uzaklaştırılmış oldu.[4]

3- I. TBMM’DE ÇEŞİTLİ GRUPLARIN ORTAYA ÇIKIŞI

                23 Nisan 1920 tarihinde çalışmalara başlayan I. TBMM, kendisini oluşturan milletvekillerinin katılma tarzları itibarıyla üç ayrı gruptan meydana geliyordu.   Bunlar:   19   Mart  seçim  genelgesine  göre  seçilenler,  Meclis-i Mebusan üyesi olup Ankara’ya gelebilmiş olanlar ve Yunanistan ve Malta’dan gelenler idi.[5]

  1. Meclisi oluşturan milletvekilleri, temel olarak Misâk-ı Millîyi gerçekleştirmek amacında idiler. Bu sebeple belirli bir siyasî görüşe sahip olmadıkları gibi, herhangi bir siyasî partiyi de temsil etmiyorlardı. Dolayısıyla aralarında birlikten söz etmek mümkün değildi. Farklı yerlerden ve menşelerden gelen bu kişilerin, tabiî olarak düşünceleri de farklıydı. Bu durum, zaman içinde kendisini göstermiş ve söz konusu değişik düşünceler Mecliste gruplaşmaları da beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede Mecliste sayılan hakkında değişik kaynaklarda farklı bilgiler zikredilen çeşitli gruplar ortaya çıkmıştır. Bu grupların en önemlileri: Tesanüt (Dayanışma) Grubu, İstiklal Grubu, Müdafaa-i Hukuk Zümresi, Halk Zümresi, ve Islahat (Reform) Grubudur.

                 Bu grupların ortaya çıkmasıyla Mecliste çalışmalar yavaşlamış ve çeşitli çekişmeler yaşanmaya başlamıştır. Bu ortamda çalışmalarım sürdüren Meclis, adeta bir tezatlar meclisi haline gelmiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal hemen harekete geçmiş ve Meclisteki bu grupları bir araya getirerek uzlaşma sağlamaya çalışmıştır. Ancak, gruplar arasındaki çeşitli fikir ayrılıkları ve çekişmeler yüzünden bu teşebbüsünde başardı olamamıştır. [6]

 

4- MÜDAFAA-İ HUKUK GRUBUNUN KURULUŞU

                 Mustafa Kemal, I. TBMM’de ortaya çıkan grupların birleştirilememesi üzerine, meclisin hızlı çalışmasını sağlayacak yeni formüller aramaya başlamıştı. Bu konuda yapılan çalışmalardan sonra ortaya konulan formüllerden birisi de, mecliste büyük bir grup kurmak suretiyle çoğunluğu ele geçirmek ve böylelikle meclisi çalıştırmak idi. Bu çerçevede O, Türkiye’nin kurtuluşunun, Osmanlı devlet düzeninde yapılacak değişikliklerle değil, yeni bir devlet düzeni kurmakla mümkün olacağına inanan 151 arkadaşıyla birlikte 10 Mayıs 1921 günü mecliste, Anadolu ve Rumeli Müdafaâ-İ Hukuk Grubu adıyla bir grup kurdu. Aynı gün yapılan seçimlerden sonra da grubun başkanlığına Mustafa Kemal getirildi.

                 TBMM’de, Anadolu ve Rumeli Müdafaâ-İ Hukuk Grubunun kurulmasıyla, Mustafa Kemal’in, aynı zamanda Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde kurulmasını istediği, ancak çeşitli sebeplerden kurulamamış olan grup kuruluyor ve böylece bir isteği daha gerçekleşmiş oluyordu. Meclisin en büyük grubunu kurarak, eski bir isteğini gerçekleştiren ve meclisi çalıştırma noktasında önemli bir adım atan Mustafa Kemal Paşa, meclisteki bütün milletvekillerinin bu grubun tabiî üyesi olduğunu vurgulayarak, grubun dışında kalanların ise; serbest hareket etmek isteyen bir kaç kişiden ibaret bulunduğunu ifade etmiştir. Zamanla, Anadolu ve Rumeli Müdafaâ-i Hukuk Grubu dışında kalanlara, ikinci Gurup adı verilmiş ve bu grup, yapılan bazı çalışmalara karşı çıkarak bir muhalefet hareketi başlatmıştır. Ortaya çıkan bu muhalefet hareketi, Mustafa Kemal Paşanın değişik arayışlar içerisine girmesine sebep olmuştur. Bu çerçevede O, hem yapmak İstediği inkılâpları halka mâl etmek noktasında daha etkili olacağı, hem de ileride yapılacak seçimlere bir parti ile girmenin muhalefetin gücünü daha da azaltacağı düşüncesiyle bir parti kurmaya karar vermiştir. .[7] Birinci Grup, millet iradesine ve milletin egemenliğine değer vererek, milletin maddî ve ma­nevî gücünü seferber etme çabası içinde idi. Atatürk Birinci Grubun başında bulunu­yordu. İkinci Grup Hilâfet ve Saltanat makamının ve Osmanlı Devlet şeklinin saklı tutulmasını istiyordu. İkinci Grup, Ankara’daki siyasî gücü geçici saymakta idi. Misâk-ı Millî’nin sağlanmasından sonra, hükümetin çekilmesi gereğini ifade etmekte idiler. Egemenliğin kayıtsız şartsız milletindir hükmüne de, Padişah’ın yetkilerini sınırlayaca­ğı için karşı idiler. Kısaca İkinci Grup, sosyal görüş bakımından gelenekçi ve mukad­desatçı, siyasî görüş bakımından da Tanzimat düzeninden yana idiler.[8]

5.HALKÇILIK İLE HALK FIRKASINA DOĞRU

                 Mustafa Kemal, 15 Ekim 1927’de, Fırkayı açış konuşmasında Erzurum, Sivas kongrelerinden bu yana, Cumhuriyet Halk Fırkası­nın tarihi gelişimini açıklamış, elindeki hazırlanmış nizamname projesini tanıtmıştı. Cumhuriyet Halk Fırkası, 22 Ekim 1927’de Genel Kongresini, İsmet Paşanın başkanlığında yapmıştır. Bu top­lantıda yeni nizamname kabul edilmiştir. İsmet Paşa yaptığı konuşmada, Cumhuriyetin her türlü tehlike ve taarruzdan korunmasının vatani ve millî bir görev olduğuna işaret etmiştir.[9]

                 Uzun süre devlet yönetimine yön veren Halk Fırkasının (C.H.P.) 11 Ara­lık 1923 tarihli toplantısında kabul edilen Nizamnamesinin (Tüzüğünün) 2 İnci maddesi halkı ve halkçılığı şöyle tarif etmektedir. “Halk Fırkası nazarında halk mefhumu, herhangi sınıfa münhasır değildir. Hiçbir imtiyaz iddiasında bulunmayan ve umumiyetle, kanun nazarında mutlak bir müsavet kabul eden, bütün fertler halktandır. C.H.P’ nin 1935’de yapılan Dördüncü Büyük Kurultayının kabul ettiği Tüzüğün giriş kısmında, halkçılık hakkında daha ayırıcı bilgiler verilmekte, kanun önünde eşitlik ve yurttaş arasında herhangi bir şekilde ayrılık tanıma­ma esas alınmaktadır.

                 Prof. Dr. Doğan Kuban’ da, Atatürk’ün imtiyazsız, sınıfsız bir düzen iste­diğini, bu amaçla Cumhuriyet Halk Partisinin 1931’deki Kurultay Tüzüğüne halkçılık ilkesini koydurttuğunu açıklamaktadır.[10]

                 Mustafa Kemal Paşa, büyük zaferden ve saltanatın kaldırılma­sından sonra siyasî fırka kurma hazırlıklarını hızlandırmıştı. İlk Meclis dağılıp, seçimler yapılacağı zaman inkılâpları yürütecek siyasal bir fırkanın başında bulunmayı hesaplıyordu. 25 Mart 1923 günü Ankara’ya döndüğünde seçimle ilgili olarak çeşitli kesimlere beyannameler yayınlamıştı. 1 Nisan 1923’de Birinci Meclisin ken­disini fesh etmesi ve seçimlerin yenilenmesi tarihi idi. O halde fırka hususunda girişimlerde bulunmak zamanı gelmişti. Gazi, 8 Nisan 1923’te yayınladığı seçim beyannamesinde, Meclisteki Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun Halk Fırkasına dönüştürüle­ceğini ve dokuz umdeyi (ilkeyi)

açıklamıştır. Dokuz ilkede, egemenliğin millete ait, Türk halkının tek gerçek temsilcisinin de Bü­yük Millet Meclisi olduğu, memlekette emniyet ve asayişin koruna­cağı, mahkemelerde adaletin süratle yerine getirileceği, aşarın dü­zeltileceği, eğitimde birliğin sağlanıp, bütün okul ve hocaların ihti­yaca göre olacağı, askerlik süresinin kısaltılacağı, ihtiyat subayları­nın, memurluk usullerinin düzeltileceği, memleketin bayındırlığına ve tamiratına girişileceği açıklanıyordu. Aynı gün Gazi seçim çalışmaları ile ilgili çağrısında, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hu­kuk Cemiyetinin en zor zamanlarda vatan için çalıştığını, cemiyetin ve sonradan Halk Fırkasının izleyeceği yolun memleketin gereksi­niminden doğan ilkeleri izleyip, tamamlamak olduğunu açıklamıştı. 11 Nisanda ise, yeni seçim dolayısıyla, İstanbul halkına yayınladığı beyannamede, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin amacının İstanbul’a kavuşmak olduğunu, memleket yönetimi için güven isteyecek Cemiyet ve Halk Fırkasının memleketin kurtulma­sını sağlamış olan millî egemenlik esaslarını sürdüreceğine dikkat­leri çekmişti. Dikkat edilirse, burada söz verilen hususlar, daha sonra yerine getirilmiştir. Örneğin aşar kaldırılmış, eğitimde birlik sağlanmış ve bayındırlık hareketleri hızlanmıştır. Diğerleri de za­man dilimleri içerisinde yerine getirilecektir.[11]

6.CEMİYETTEN  FIRKAYA

        1920-1923’e kadar olan sürede Milletvekillerinin hepsi Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinden gelmiş olup, Birinci ve İkinci Gurup adları ile birbirinin karşısında vazife görüyordu. İkinci Gurup, Ata­türk idaresine karşı muhalefeti teşkil ediyordu. Ulusal bağımsızlık savaşı böyle bir siyasî yürütme ve denetleme kuruluşu içinde geç­mişti. Mustafa Kemal Paşa, 6 Aralık 1922’de, Halk Fırkasının kurul­ması ile ilgili gerekçeleri şöyle açıklamıştı: “Bağımsızlık için yapı­lan savaşı tamamlamak amacı ile memleketin bütün kaynak ve ser­vetinden en iyi şekilde yararlanmak gerekir. Bir programa dayalı olmayan ıslahat girişimleri, şahsî ve keyfî olmaktan kurtulamaz. Bu yüzden millî amaç ve düşüncelerin doğrultusunda, milletin her sınıf halkında, halkçılık esasına dayalı ve Halk Fırkası adıyla bir siyasî fırka teşkil etmek gereklidir.” Gazi, bunun için başka ülkelerdeki fırka programlarını da gözden geçirdiğini, ancak bunları memleket ve Milletin gereksinimlerine cevap verecek nitelikte bulmadığını öne sürmüştür. Görülüyor ki, hazırlanan fırka programı diğer programlar incelendikten sonra,

bünyemize en uygun bir şekilde ortaya konmuştur.[12]

     Halk Fırkası’nın Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti ile birleştirilmesine henüz karar alınmamıştır. “Cemiyetin istiklâl mücadelesi tarihimizde kazan­mış olduğu şöhret ve itibar o kadar genişti ki, onun yerine henüz memle­ketin her tarafında adı duyulmamış, resmî işlemleri bile tamamlanmamış olan yeni bir parti adıyla seçimlere girmek, o buhranlı günlerde ve barışın imzalanmadığı bir sırada memlekete çok şeyler kaybettirebilirdi. Buna mey­dan vermemek için de yapılan duyuru­larda bazen Müdafaa-ı Hukuk Cemi­yeti ve bazen de Halk Fırkası adı kul­lanılmıştır. Mustafa Kemal Paşa se­çimler sırasında Müdafaa-ı Hukuk Ce­miyeti ve Halk Fırkası Başkanı olarak seçim işleri ile bizzat ilgilenmiştir.

     8 Nisan’da kurulan seçim yü­rütme kurulu 10 Nisan 1923 günü ilk defa Mustafa Kemal başkanlığında Ankara istasyonu ‘nda ki Hükümet Başkanı’nın ikametgâhında toplanmış ve seçimlerin sonuna kadar çalışmalarını burada devam ettirmiştir.

11 Nisan 1923 günü Vatan mu­habirine verdiği demeçte Mustafa Ke­mal “Seçimler başlıyor, birkaç güne kadar her tarafta defterlerin düzenlen­mesi tamamlanmış olacak ve vatan­daşlar reylerini vermeye davet edile­ceklerdir. Seçimlerde İstanbul da, gö­revini yapmak için hazırlanmalıdır. İstanbul’un özel bir durumu vardır. İstanbul’un seçimlerinde entrikalar çevrildiğini biliyorum. Fakat İstanbul­lular, İstanbul’un henüz işgal altında bulunduğunu hatırlarından çıkarma­malıdırlar. İstanbul henüz kurtarılmış değildir, kurtarılmak için birlik, bera­berliğe ihtiyaç vardır. Şimdiye kadar hazırladığımız zaferleri ancak birlik ve beraberlik sayesinde temin ettik. Zaferin meyvelerini toplamak için de bu yolda devam etmek lazımdır. Düş­man elindeyken düşmana yardım et­memeliyiz… Seçimler için şahısların milletvekili adaylıklarına başvuruları çoğalmaktadır. Bunların arasından seçilecek isimler tespit edilmektedir. Adayların tamamı henüz kararlaştırılmamıştır. İncelemelere devam edil­mektedir. açıklamasını yapmıştır.[13] Mustafa Kemal Paşa, 1923’te yapılacak seçimler nedeni ile Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini fırkaya çevirmek istiyor, bunu düşünüyor ve bu konuda halk ile de konuşmalar yapı yordu.[14]

                 2 Haziran 1923 günü Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti ve Halk Fırkası’nın çalışmalarına dair genelge yayınla­mıştır, “…henüz hiçbir yerde milletve­kili seçimlerine başlanmamış olduğu hâlde şu veya bu şehirde Müdafaa-i Hukuk adaylarının kaybettikleri hak­kında memleketin değişik yerlerinde propagandalar başlamıştır.” ifade­lerinin de yer aldığı uyarıcı, yönlendi­rici bilgiler verilmiştir. Muhalifler Mustafa Kemal’in geleceğe ait dü­şünce ve uygulamaları hakkındaki olumsuz propagandalarım seçim süre­since devam ettirmişlerdir.[15]

              29 Ekimde Cumhuriyetin ilânından bir süre sonra, 10 Kasım 1923’te fırkanın ismi Cumhuriyet Halk Fırkası oldu. Gazi, Cumhur­başkanı seçilmiş olduğundan, 19 Kasım 1923’te bir yazı göndere­rek, Halk Fırkası Başkanlık görevini işlerinin çokluğu nedeni ile yapamayacağını, bu görevi bundan sonra İsmet İnönü’nün yapacağım açıkladı. İsmet İnönü, 20 Kasım 1923’te Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk merkezlerine gönderdiği yazıda, cemiyetin artık fırka haline dönüştüğünü belirterek, cemiyetin tarihî varlığına son verildiğini duyurdu.Mustafa Kemal Paşa, daha sonraları da Cumhuriyet Halk Fırka­sını savunmuş ve O’na karşı yapılan tenkitlere cevap vermiştir.[16]

B-CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN KURULMASI

              Sayın baylar, her yerde .siyasal parti kurma konusunda da halk­la uzun uzun konuştum.7 Aralık 1922’de, Ankara basını aracılığıyla, «Halk Par­tisi» adında, halkçılık ilkesine dayalı bir siyasal parti kur­mak isteğinde olduğumu bildirerek, bu parti programının hazırlanmasına bütün yurtseverlerle, bilim, adamlarının yar­dım etmeleri ve katılmaları dileğinde bulunmuştum.Kimi kişilerin yazlı olarak bildirdikleri düşüncelerden ve halkla yaptığım konuşmalardan çok yararlandım. Sonun­da, 8 Nisan  1923’te, görüşlerimizi dokuz ilkede saptadım.. ikinci Büyük Millet Meclisi’nin seçimi sırasında yayımladığım bu program, Partimizin kuruluşuna temel olmuştur.Bu program bugüne değin yaptığımız ve sonuçlandırdığımız bütün önemli işleri içeriyordu. Bununla birlikte, programa yazılmamış  kimi önemli ‘sorunlar da vardı, örneğin;Cumhuriyet’in ilanı, Halifeliğin kaldırılması, Dinişleri Bakan­lığının kaldırılması, medrese ve tekkelerin kaldırılması, şap­ka giyilmesi…gibi.[17] Bu sorunları programa yazarak, önceden, bilgisiz ve gericilerin. bütün ulusu yanıltmaya olanak bulmalarını uygun görmedim. Çünkü bu sorunların zamanı gelince çözümlene­bileceğine ve sonunda ulusun kıvanç duyacağına kesinlikle inanıyordum.

              1 Nisan 1923 günü seçimin ye­nilenmesi hakkında çıkan kanun son­rası 8 Nisan 1923’de henüz kuruluşu resmen tamamlanmamış olan Halk Fırkası’ nın programı yayınlanmıştır. Aynı gün Müdafaa-ı Hukuk ve Halk Fırkası’ nın seçim hakkında beyanna­mesi açıklanmıştır, Atatürk “Dokuz ilke ve partimizin ilk programı” ifadesi ile bu durumu Nutuk’ta şöyle açıkla­mıştır: “Gerek bazı kimselerden aldı­ğım yazılı düşüncelerden ve gerek halk ile yaptığım görüşmelerden çok yararlandım. Sonunda 8 Nisan tarihin­de, görüşlerimi dokuz ilke hâlinde tes­pit ettim. İkinci Büyük Millet Meclisi’nin seçimi sırasında yayınlayarak ilân ettiğim bu program, partimizin kuru­luşuna temel olmuştur.” Gazi Mus­tafa Kemal sözünü ettiği bu beyanna­mede özetle şu konulara değinmiştir: Memleketi ve milleti dağılma ve yok olup bitme felâketinden kurtar­mak için milletten aldığı kesin yetki ile toplanan (Türkiye Büyük Millet Meclisi) millî hâkimiyet esasına daya­nan bir halk devleti ve hükümeti teşkil etmiş ve 1 Nisan 1923 tarihinde seçim­leri yenilemeye oy birliği ile karar verdiğini açıklamıştır. Yeni çalışma devresinde Halk Fırkası adında bir siyasî parti kurulacağını bu partinin ise Meclis’te bulunan (Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Grubu’nun) partileşmesi ile gerçekleşeceğini be­lirtmiştir.[18]

   Yeni devletin yapılanmasının da ifadelendirildiği bu beyannameye göre; hâkimiyetin kayıtsız, şartsız milletin olduğu, yönetim şeklinin hal­kın kendi kaderini bizzat ve fiilen ken­disinin tayin etmesi esasına dayandığı belirtilmiştir. Bütün kanunlar yeniden düzenlenecektir. Ülkede emniyet ve güvenliğin kesinlikle korunması, ada­letin hızlı dağıtması temin edilecektir. Kanunların tamamı millî ihtiyaçlara ve hukukun gelişmelerine göre yeni baştan düzenlenecek ve tamamlana­caktır. Aşar vergisi yeniden düzenle­necek, tütün ekim ve ticareti için çift­çilere, sanayi ve ticaretle uğraşanlara borç para verilecek, demiryolları yapı­mı için gerekli teşebbüslerde bulunula­caktır.[19]

            Mustafa  Kemal  Paşa,  bu  kararını  da   1922  Aralığında  yaptığı bir konuşmada,   Halk  Fırkası   adıyla  bir   siyasi  parti  kurulacağını   söyleyerek açıkladığına değinmiştik. Bu açıklamadan sonra hemen çalışmalara başlanmış ve bu sırada, Anadolu ve Rumeli Müdafaâ-i Hukuk Grubunun, Halk Fırkasına dönüştürülmesi benimsenmiştir. Bu karar, 1 Nisan 1923 günü yayınlanan seçim beyannamesiyle de kamuoyuna duyurulmuştur. Bu konuda yapılan çalışmalar sonucu, dokuz ilke esas olmak üzere hazırlanan Halk Fırkası Nizamnamesinin 9 Eylül 1923 günü kabul edilmesiyle de Halk Fırkası resmen kurulmuştur. Böylece, ilk direnişle birlikte başlayan siyasî örgütlenme süreci bu tarihte bir siyasî partinin kurulmasıyla tamamlanmıştır.[20]

            11 Eylül günü yapılan seçimler sonucunda partinin genel başkanlığına Mustafa Kemal Paşa (TBMM Reisi) getirilirken, yönetim kurulu da şu kişilerden oluşturulmuştur: Genel Başkan Vekili İsmet Paşa (İcra Vekilleri Heyeti Reisi), Genel Katip Recep (Peker) (Kütahya Mebusu), Azalar Sabit (Sağnoğlu) (Erzurum Mebusu), Celal (Bayar) (İzmir Mebusu), Cemil (Ubaydın) (Tekirdağ Mebusu), Refik (Saydam) (İstanbul Mebusu), Saffet (Ankan) (İzmit Mebusu), Münir Hüsrev (Görele) (Erzurum Mebusu), Kazım Hüsnü Bey (Konya Mebusu), Zülfü Bey (Diyarbakır Mebusu).

            Yine bu tarihte, Genel Başkan Mustafa Kemal Paşa ve Genel Katip Recep (Peker) imzasıyla, İçişleri Bakanlığına verilen bir dilekçe ile partinin kuruluşu bildirilirken, partinin kuruluşuyla ilgili olarak gerekli kanunî işlemlerin bir an önce tamamlanması istenmiştir.

İçişleri bakanlığının da gerekli çalışmaları gerçekleştirmesiyle kuruluşu tamamlanan Halk Fırkası, çalışmalarını bir müddet bu isimle sürdürmüştür. Ancak, Genel Başkan Mustafa Kemal Paşanın bu konudaki isteği doğrultusunda partinin adı; 10 Kasım 1924 tarihînde Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirilmiştir. İkinci mecliste çoğunluğu elde eden Cumhuriyet Halk Fırkası; devlet kuran bir parti olarak, yeni devletin esaslarını ortaya koymuş, inkılâpların öncülüğünü yapmış ve ekonomide devletçiliği benimsemiş, cumhuriyet devrinin ilk siyasi partisidir.[21]

            Gazi, 1927 seçimleri için de, 29 Ağustos 1927’de bir beyanna­me yayınlamıştı. Bunda, Cumhuriyet Halk Fırkasının dört sene içer­isinde ittifak edilen mücadelelerin sonuçlarını aldığını, Cumhuriye­tin ilânı ile millî egemenliğin esas hale getirildiğini, hilâfetin kaldı­rılmasıyla Türkiye Cumhuriyetinin tarihi yerini elde ettiğini, Türk vatanının gelişmesinin ve bayındırlığının sağlanacağının umulduğunu duyurmuştu.” ‘ 7 Eylül 1927’de ise, Cumhuriyet Halk Fırkası­nın halkın oylarıyla iş başına getirilmesinden dolayı duyduğu mem­nuniyeti, Cumhuriyetin millete hazırladığı geleceğin çok parlak olduğunu vatandaşlarına duyurmuştu.” [22]

            Atatürk’ün Genel Başkanı bulunduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin “II. Büyük Kongresi” Ankara’da toplanmıştır.(Si­vas Kongresi, Parti’nin I. Kongresi kabul edilmiştir.)Atatürk’ün, Cumhuriyet Halk Partisi II. Büyük Kongresi’nde 36 saat 33 dakika süren söylevine başlaması: “…Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da millî ege­menliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak! İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur .[23]

 

1-PARTİ PROGRAMI

            Halk Fırkası kurulduktan sonra 104 maddeden oluşan bir tüzük yayın­lamıştır. Bu tüzüğün 2. maddesinde “Halk Fırkası nazarında halk mefhumu (kavramı), herhangi bir sınıfa münha­sır (ait) değildir. Nazarında mutlak bir eşitliği kabul eden bütün fertler halktandır. Halkçılar hiç bir ailenin, hiçbir sınıfın, hiçbir cemaatin, hiçbir ferdin ayrıcalıklı olmasını kabul etme­yen ve kanunları vazetmekteki mutlak hürriyet ve istiklâli tanıyan fertlerdir. 3. maddesinde Halk Fırkası’ na her türlü ve hariçten gelip türlü tabiiyet ve her şeyi kabul eden her fert dahil olabilir. Açıklamalarının halkçılık ilkesinin; demokrasiye ait katılımcı hür iradenin topluma yerleşmesi arzu­sunun göstergesi olduğu söylenebilir. Gerçek demokrasilerde halkçılık, hem ilk şart olarak, hem de uygulamalar­daki sonuç olarak karşımıza çıkmak­tadır.[24]

           Yayımladığım programı bir siyasal parti için yetersiz ve kısa bulanlar oldu. Halk Partisi’nin programı yoktur dediler. Gerçekten, ilkeler adıyla anılan programımız, buna karşıt çıkanların gördüklerine ve bildiklerine benzer bir ki­tap değildi; ama temel ilkeleri kapsıyordu ve uygulanabilir nitelikte idi. Biz de, uygulanamayacak düşünceleri kuramsal birtakım ayrıntıları yaldızlayarak bir kitap yazabilirdik. Öyle yapmadık. Ulusun nesnel ve tinsel yönlerden yemlenip geliş­mesi için çalışırken, iş yapmayı söze ve kurama yeğ tuttuk. Bununla birlikte egemenlik ulusundur. Türkiye Büyük Mil­let Meclisinden başka hiçbir orun, ulus’un yazgısında etkin olamaz. Bütün yasaların düzenlenmesinde, her türlü örgüt­lenmede, yönetimin bütün ayrıntılarında, genel eğitimde, tutumsal (iktisadî) işlerde, ulusal egemenlik ilkelerine uyula­caktır. Padişahlığın kaldırılmasıyla ilgili karar değişmez bir yasadır; gibi bilinmesi gereken önemli noktalarla, mahkeme­lerin yenileştirileceği, bütün yasalarımızın tüze (hukuk) bili­mi verilerine göre yeni baştan düzeltilip tamamlanacağı, top­rak ürünleri vergisinin değiştirileceği, ulusal bankalar anapa­ralarının arttırılacağı, gerekli demiryollarının yaptırılacağı, öğretimi birleştirmeye hemen girişileceği, askerlik ödevi sü­resinin kısaltılacağı, ülkenin bayındırlaşmasına çalışılacağı ve benzeri gibi ivedi ve önemli gereksemeler, ilkeler dışında bırakılmamıştır. Barışla ilgili görüşümüzün de: Maliyede, tutumsal (ekonomik) işlerde ve yönetimde bağımsızlığımızı yüzde yüz sağlamak koşuluyla, barışın yeniden kurulmasına çalışmak» olduğunu bildirdik.Halifelik  onurunun, bütün Müslümanlara özgü bir  onur olabileceğini de belirttik. İlkeler, Halk Partisi’nin kuruluşuna ve çalışmasına yetti. Parti’nin adına bilindiği üzere daha sonra ‘Cumhuriyet ‘sözcüğü de eklenerek «Cumhuriyet Halk Partisi» denildi.[25]

            Mustafa Kemal, Cumhuriyet Halk Fırkasının kongresinin so­nuçlanması nedeni ile bir beyanname yayınlamış ve bunda Halk Fırkasının hedeflerini şöylece çizmiştir: ” Cumhuriyet Halk Fırkası Lâik, Halkçı ve Milliyetçidir. Ve Milletin iktisadî menâfimi temin etmeği birinci derecede haiz-i ehemmiyet add eder. İşbu esasat fır­kamız için bütün siyasetinde ve bütün kanunların vaz ve tatbikinde hakimdir…Mustafa Kemal, fırkanın programında egemenlik esaslarının önemli olduğunu sık sık yinelemiştir. Ayrıca, demokrasilerin sulh esasına dayalı olması gereğine de candan inanmıştır. Nitekim, 8 Mart 1928’de, Le Matın Gazetesi Muhabirine verdiği demeçte de demokrasilerin tek amacının sulha dönük olması halinde yararlı olabileceğini vurgulamıştır. Cumhuriyet Halk Fırkasından sonra, Atatürk döneminde, başka fırkalar da kurulmuş, ama siyasî hayatları uzun olmamıştır.[26]

  Seçimler tamamlanmıştır. Se­çimlerden sonra 5 Temmuz 1923 tari­hinde Mustafa Kemal, belediye ve Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetleri başkan­larına gönderilen telgrafta hem tebrik ve teşekkür, hem de başarı dileklerini bildirmiştir.

          Eğitim ve öğretimde çağdaş esaslara uyulacaktır. Sağlık işleri ve sosyal düzene ait kurumların düzeltilmesi sağlanacaktır. Hayvancılığın ıs­lahı ve geliştirilmesi temin edilecektir. Askerlik süresi kısaltılacaktır. Ülke savunması ve millet bağımsızlığı uğ­runda malûl kalan askeriye mensupla­rının ve millet fertlerinin bütün emekli ve yetimlerin zor durumda kalmaya­cakları şekilde tedbirler alınacaktır. Ülkenin imar ve inşasında en kısa za­manda gerekenler yapılacaktır. Malî, iktisadî, idarî istiklâlin derhal temin edilmesi şartıyla barışın yapılmasına çalışılacaktır. Mustafa Kemal’in titizlikle be­lirlediği bu parti programının halk üzerindeki etkisinin büyük olacağı muhalefet tarafından da fark edilmiştir. Bu program o günün şartlarında; “Te­mel ilkeleri içine alan uygulanabilir bir programdı. Ayrıca, bu vaatlerde bulunan Gazi Mustafa Kemal Paşa olunca seçimlerin kaçınılmaz sonu tahmin ediliyordu.

 7 Ağustos 1923 günü Ankara’ya gelmiş olan Halk Fırkasının yüzün üzerinde milletvekili Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında toplanmıştır. Meclis açılmış, çalışmalar devam et­mekte iken, 9 Eylül 1923 günü Halk Fırkası, Cemiyetler Kanunu’na göre resmî olarak kuruluşunu tamamlamış­tır. Aynı gün oybirliği ile aldığı bir kararla Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti’nin Halk Fırkası’ na dönüştüğü ilân edilmiştir. Cumhuriyet Halk Fırkası resmî olarak, 9 Eylül 1923 tarihinde kurulmuş olmasına rağmen Mustafa Kemal, partinin 15 Ekim 1927 kongresinde; “Efendiler, Cumhuriyet Halk Fırkası’ nın büyük kongresini açıyorum…Bütün Anadolu ve Rumeli’yi kapsayan ilk genel kong­remiz Sivas’ta yapılmıştı. ifadesi ile Halk Fırkası’ nın kuruluşunun Sivas Kongresi’nde olduğunu açıklamıştır. Bu ifade ile Müdafaa-ı Hukuk Cemi­yeti ile Halk Fırkası’ nın arasındaki bağı da belirtmiş bulunmaktadır.[27]

C.ÇOK PARTİLİ REJİM DENEMELERİ

                Mecliste muhalefet partilerinin varlığına, uygarca eleş­tiri ve tartışmaya yürekten inanan Atatürk’ün, bir gün ye­niden çok partili hayat denemesine yön vermesi kaçınıl­mazdı. Nitekim, 1930 yılında bu denemeye girişildi ve Fethi Okyar’a Serbest Cumhuriyet Fırkası kurduruldu. Ne var ki, ilk denemede olduğu gibi, inkılâbı sindirememiş gerici unsurlar bu yeni partiye de doluştular. Serbest Cumhuriyet Fırkası bu durumda kendi kendini feshetmek zorunda kaldı.[28]

       Siyasî parti; halkın desteğini sağlamak suretiyle devlet mekanizmasının kontrolünü ele geçirmeye veya sürdürmeye çalışan, sürekli ve istikrarlı bir örgüte sahip siyasî topluluktur. Bu anlamda, modern siyasî sistemlerin en önemli unsurlarından birisi olup, demokrasiyi de oluşturan güçtür. Türkiye’de yeni kurulmakta ve şekillenmekte olan devletin, millet hâkimiyetine dayanan bir siyasî sistem belirlemiş olması ve demokrasiye giden bir yolun başında bulunulması, sonuçta sistenim istenilen özelliklerde ve sağlıklı bir yapıya oturtulabilmesi için, kaçınılmaz olarak siyasî partileri de beraberinde getirecektir. Modern demokrasi partiler dışında düşünülemez ve Türkiye, demokrasiye giden ana yolda bir an önce kendi siyasî kişiliğini ve rejim özelliklerini belirleyerek, siyasî partilerin kurulması için gerekli ortamı oluşturmak durumuna gelmiştir. Çünkü siyasî sistemdeki parti veya partilerin nitelikleri, yapısal ve fonksiyonel özellikleri, sisteme damgasını vurur ve onun bir bütün olarak deyişini yalandan etkiler. Yani ülkenin demokratikleşmesi ve demokrasinin yerleşip gelişmesinin teminatıdır. Bu anlamda Mustafa Kemal’in daha Erzurum Kongresi sırasında kurmaya kararını verdiği, Türkiye’de demokratik bir cumhuriyet için siyasî partilerin kurulması şarttır.[29]

                1950’de yeni seçim yasasıyla Demokratlar 487 sandalyeden 407’sini kazanarak Türkiye’nin yeni hükümetini kurdular. Böy­lece DP Türkiye tarihinde tamamen anayasal ve parlamenter yollarla iktidarı kazanan ilk parti oldu. İktidarı aynı araçlarla kullanıp kullanmadıkları ise başka bir mesele olarak kaldı.[30]

                1945 ve 1946’da Dernekler Kanunu ve Ceza Kanunu CHP’ nin dışında başka siyasi partilerin oluşumunu ve faaliyet göstermesini kolaylaştırmak üzere değiştirildi. Siyasi propaganda ve faaliyet serbest bırakıldı. Bunun sadece iki istisnası vardı: komünizm ve dine dayalı siyaset, yani laiklik karşıtlığı. [31]

 

 

SONUÇ

                 

 

                Cumhuriyet Halk Fırkası’nın temellerinden olgunlaştığı, siyasi bir parti olduğu, günlere kadar meydana gelen tarihi süreci zihnimizden geçirdiğimizde adeta bir ülkenin nasıl meydana geldiğini görür gibi oluyoruz. Osmanlı Devletinde, memleketi kurtarma çabasıyla kurulmuş sonra kurtarılan topraklarda sıfırdan bir devlet inşa edilmiş ve yeni kurulan devlette bir ülke kazanılmış; hem geçmişine karşı hem de diğer ülkelere karşı…

                   Mustafa Kemal, Atatürk, Milli Mücadele, Türkiye Büyük Millet Meclisi ,Türkiye Cumhuriyeti ve bütün bunların ikametgahı, karargahı, hareket noktası ve buluşma yeri Cumhuriyet Halk Fırkası diye analiz-sentez denklemi kurulduğunda yerinde bir tespit yapmış oluruz.

 

 

KAYNAKÇA

-ATATÜRK, Gazi M. Kemal, Söylev, Basıma Hazırlayan, Ord.  Prof. Dr. VELİDEDEOĞLU, Hıfzı

 Veldet, C.1-2,22.Baskı,Çağdaş Yay., İstanbul 1993.

-ÇEVİK, Zeki, ’’Milli Mücadele’de Müdafaa-i Hukuk’tan Halk Fırkası’ na Geçiş’’

  A.A.M., Ankara. 2002.

-EROĞLU, Hamza, Atatürk ve Milli Egemenlik, 2.Baskı, A.A.M. Yay., Ankara 1998.

-EROĞLU, Hamza, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yay., Ankara 2008.

-KOCATÜRK, Utkan, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk 

  Günlüğü, A.A.M., Ankara  2007.

-Komisyon, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Gazi Kitapevi, Ankara 2007.

-Komisyon, YALÇIN, Durmuş, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,C:1, A.A.M., Ankara

  2008.

 

-Komisyon, Hazırlayan, TÜRKDOĞAN, Berna, Milli Mücadele Tarihi,C:1,

  A.A.M., Ankara 2005.

– LEWİS, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Arkadaş Yay., Ankara 2008.

– YAVUZ, Ünsal, ATATÜRK İmparatorluktan Milli Devlete, TTK, Ankara 1999.

 

[1] Zeki Çevik, Milli Mücadele’de Müdafaa-i Hukuk’tan Halk Fırkası’ na Geçiş, Atatürk Araştırma

   Merkezi, Ankara 2002,s.53-54.

[2] Çevik,a.g.e.,s.70.

[3] Komisyon,(Hazırlayan Berna Türkdoğan),Milli Mücadele Tarihi,C:1, A.A.M., Ankara 2005,s.292

[4] Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yay., Ankara 2008,s.189

[5] Komisyon, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Gazi Kitapevi, Ankara 2007,s.197-198.

[6] Komisyon,a.g.e.,s.198-199.

[7] Komisyon,a.g.e.,s.200.

[8] Eroğlu,a.g.e.,s.188.

[9] Komisyon, Hazırlayan Hüseyin Tosun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı, A.A.M Yay. Ankara 2003,s.475-476.

[10] Hamza Eroğlu, Atatürk ve Milli Egemenlik, 2.Baskı, A.A.M. Yay., Ankara 1998,s.61,63.

[11] Komisyon,Tosun,a.g.e.,s.473-474.

[12] Komisyon,Tosun,a.g.e.,s.473.

[13] Komisyon, Durmuş Yalçın, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,C:1, A.A.M., Ankara 2008,s.417.

[14] Komisyon,Tosun,a.g.e.,s.472-473.

[15] Komisyon, Durmuş Yalçın, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,C:1, A.A.M., Ankara 2008,s.417-418.

[16] Komisyon,Tosun,a.g.e.,s.475.

[17]Gazi M. Kemal, Atatürk, Söylev, Basıma Hazırlayan, Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu,

   C1-2,22.Baskı,Çağdaş Yay., İstanbul 1993,s.392.

[18]Komisyon, Durmuş Yalçın, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,C:1, A.A.M., Ankara 2008,s.418.

[19]Komisyon, Durmuş Yalçın, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,C:1, A.A.M., Ankara 2008,s.418.

[20]Komisyon, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Gazi Kitapevi, Ankara 2007,s.200-201.

[21] Komisyon, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Ankara, Gazi Kitapevi,2007,S:201-202

[22] Komisyon,Tosun,a.g.e.,s.475.

[23]Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, A.A.M., Ankara

   2007,s:407.

[24] Komisyon, Durmuş Yalçın, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,C:1,Ankara,A.A.M.,2008,s:419

[25]Atatürk,a.g.e.,s,393.

[26]Komisyon,Tosun,a.g.e.,s.476.

[27]Komisyon, Durmuş Yalçın, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,C:1, A.A.M., Ankara 2008,s.419.

[28] Ünsal Yavuz, ATATÜRK İmparatorluktan Milli Devlete, TTK, Ankara 1999,s.88.

[29]Komisyon, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Gazi Kitapevi, Ankara 2007,s.197.

[30]Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Ankara, Arkadaş Yay.,2008,s.519.

[31]Lewis,a.g.e.,s.518.