Kapitalizmi beşeri bir din olarak çıkartan ve semavi dinlere inananlar da dahil bütün dünyadaki insanlar üzerinde etkili olmasını kurgulayan ABD deki başkanlık seçimini hafife alıp, önemli değilmiş gibi lanse edip, önemli görenleri aşağılayıp küçümseyip, değersiz göstermeye çalışmak gerçekten hangi akla, hangi dine, hangi devlet kutsalına hizmet etmektedir anlamakta güçlük çekiyor insan. Bazı kesimlerin Milli görünme çabasıyla Amerika’dan bize ne deyişiyle biz büyümüyoruz, süper güç olmuyoruz, bunun üzerinden, çaya çorbaya kullandığımız millilikte bizi bağımsız yapmıyor.
Kapitalizm adeta bir din gibi bütün dünyayı hem ekonomik olarak hemde siyasi olarak etkisi altına almıştır. Bu sistem hegemonyasından en fazla siyasal olarak sosyalistler ve Müslümanlar; ekonomik olarak yoksullar ve köylüler, dinsel olarak Müslümanlar, devlet olarak ikinci dünya ülkeleri/gelişmekte olan ülkeler zarar görmüştür. Böylesi tehlikeli bir düşman olan kapitalizmin merkezine baş seçiliyor, birileride çıkmış millilik kılıfıyla bize ne diyor. Daha seçimler sonuçlanmasının üzerinden bir gün geçmemişken paran dolar karşısında yerle bir olmuş, ABD seçimlerinin (8.11.2016) üzerinden on gün geçmiş 1 dolar yaklaşık 3.40 tl  olmuş. Sanayicimiz, üreticimiz bu durumdan ziyadesiyle menfi bir şekilde etkilenmiş, ABD seçimlerinden bize ne öylemi. Ne zamanki cari açığınızı kapatır, dış ticaret hacminizde ihracatınız ithalatınızı en azından karşılayacak şekilde dengelenir, dışa askeri, teknoloji, iletişim, ilaç endüstrisinde bağımlılığınız son bulur, paranız Amerikan merkez bankasından etkilenmez ve değeri başa baş olur, işte o zaman diyebilirsiniz Amerikan seçimlerinden bize ne? Ekonomi kısmından sonra belki de daha önemlisi ABD’nin dünya siyasetindeki rolü ve etkisi de bu gibi seçimlerin öneminden bizi alakasızmışız gibi davranma lüksünden alıkoymaktadır. Allah aşkına bir çevrenize bakın, gözlemleyin ve düşünün, yangın yerine dönmüş Ortadoğu’nun ve özellikle de taş üstünde taş kalmamış 1.300 km’lik sınır komşularımız Suriye ve Irak’ta en çok kimin sözü geçmektedir? Adeta bu devasa sınırımızın hamisi durumundaki güç kimdir. Çok net ABD. Bize sınır olan 1.300 km’lik alanda Yüzlerce grup her gün ABD ve AB’nin silahlarıyla bir birini katletmektedir. Çoğunluğu din/mezhep, bazısı ideolojik, bir kısmı da toprak meselesi/anlaşmazlığı üzerinden Batı’nın özellikle de ABD’nin fitne ve kışkırtmalarıyla bizim insanlarımız, bölgemizin insanları, komşularımız bir birini katletmektedir. Ve biz bu fitne-i fücurun merkezine baş seçilirken, bu durumu önemsememeliyiz ha öylemi.
Dünyayı ve gelişmeleri okuyamayan bir devletten, dostunu/düşmanını tanı(ya)mayan bir devletten, komşuları arasındaki davalara arabuluculuk/uzlaşıcılık yapamayıp batıdan medet uman bir ülkeden nasıl tam bağımsız bir devlet, nasıl kendine yeten bir devlet, nasıl problemin çözümünde masada yer alacak bir devlet, nasıl dünya düzeni tekrar kurgulanırken söz sahibi olacak bir devlet olmasını bekleyebiliriz ki. Yani dünyadaki her şey, her gelişme bizi ilgilendirir, ilgilendirmelidir.
Tarihten eğer ki ders alınacaksa her konuda suistimal edip kendi iç siyasetimize alet ettiğimiz Osmanlı Devleti’nin uluslararası siyaset tecrübelerini, hem başarı hem de başarısızlıklarıyla dikkate almamız bize yol gösterici olacaktır. Osmanlı yükselirken uluslararası ilişkilerde nasıl bir siyaset çizdi, yıkılırken nasıl bir siyasete duçar oldu ve yeni devlet kurulurken (Türkiye Cumhuriyeti) nasıl bir politika izlendi. Son 100 yıl içerisindeki devletler arası ilişkilerimizde, geriden günümüze bakıldığında kimlerle nasıl bir siyaset izlendi ve sonuçları ne oldu. Bütün bunları yeterince düşündüğümüzde, sorguladığımızda, ABD ve küresel ekonominin yani kapitalizmin beşiğinin üzerimizdeki tahakkümünü biraz da olsa anlaşılmış oluruz ve o zaman ABD’den, oradaki seçimlerden bize ne deme gafletinde bulunmayız.
Unutmayın ki onlar; Osmanlı’nın en iyi günlerinde/İmparatorluk döneminde ve en zor dönemlerinde/hasta adam lakabını taktıkları dönemlerde, bırakın kimin padişah olduğunu, kimin vezir-i azam olduğunu hatta divan-ı hümayunun kimlerden oluştuğunu çok yakından takip ederek, kişilere göre siyaset geliştirerek bugünlere geldiler.

 

Mehmet Karasakal